Gece'nin evimi, ki aslında haberim olduğu için o kadar da basma sayılmadığı , basmasından iki gün sonra, yani bugün, Güliz erkenden evden çıkmıştı. O akşamdan sonra bende kalmaya, ki gitmesine pek izin vermeye niyetim yoktu, başlayan Güliz, bu akşam eve gelmeyeceğini ve iş yerinin kalacak yeri de ayarladığını söylemişti. Pek içime sinmese de onu onaylamak zorunda kalmıştım.
Aslında, bugünün benim için özel bir gün olması dolayısıyla gittiğine çok da üzülmemiştim. Bir de kedimin Güliz'i benden çok sevmesi vardı tabi. Hayvanım sağ olsun, misafiri özel hissettirmek için her şeyi yapardı.
Evden çıkarken uzun zaman sonra ilk defa sızlanmıyordum ve durağa gülerek gidiyordum. Şaşırtıcı şekilde erken kalkmıştım ve saçma sevgilicilik oyunumuzun gün itibariyle iki ayı bitmişti. Bir yanım geriye iki ay kaldığını ve bunun da hızla geçeceğine sevinirken, diğer yanım geçen iki aydan hiçbir şey anlamadığı için kahroluyordu.
Çünkü adama aşık oldun, süper zeka!
Kabul etmek istemesem de içimdeki sesi artık engelleyemediğimi fark ederek derince bir nefes bıraktım ve önümdeki küçük taşa tekme attım. Bu sırada da durağa gelmiştim.
Durağa geldiğim an gelen otobüsle bugünün gerçekten de güzel olduğunu ve devamının da güzel olacağını umut ederek boş koltuğa oturdum. Etrafıma gülücükler saçarak kulaklığımı kulağıma taktım ve durakları izlemeye başladım.
Şirkete gülerek girdiğimde şaşkınca bana bakanları yok sayarak asansöre ilerledim. Bugün sinir olmak istemiyordum. Üzerime kırk yılın başında güzel birşeyler giydim diye böyle de bakılmazdı ki!
Bizim kata çıktığımda beni beklediklerini tahmin etsem de içimdeki küçük bir ses kötü ihtimali göz önüne alarak derin bir nefes aldırdı bana. Evrene olumlu mesaj yollarken aldığım nefesi sakince ağzımdan soludum ve kapıyı ittim.
"İyiki doğdun, Güneş!"
Tüm ofisin aynı anda gülerek bağırdığı cümleyi duyduğumda istemsizce rahatladım. İnsan, her durumda hatırlanmayı severdi.
Bir referansla onlara karşılık verip el çırpmalarına,el çırparak karşılık verdim. Beni asıl şaşırtan kısımsa arkadan gelen uğur böceği şeklindeki pastaydı.
"Ne gerek vardı" dedim gülerek. Gözlerim ister istemez Merve'yi bulurken onun da bana gülerek baktığını gördüm.
"Bunlar hep senin başının altından çıkıyor değil mi, çirkin?"
"Ne sandın, cici kız?"
Ona bir saniye baktıktan sonra önüme gelen pastanın yanan mumlarını üfledim. Kahvaltıyı yani yapmış olsam da benden uzaklaşan pastaya gözlerim dalarak bakarken bana sarılan bir şey fark ettim.
İlk sarılmayı tabi ki Merve'ye kaptırmışlardı. Ona sarılırken her zamanki rahatlamayı hissederken kulağıma fısıldadı.
"İyiki doğdun, ayıcık"
İkimiz de birbirimize güldükten sonra benden uzaklaşmasa da diğerlerinin sarılması için geri çekildi.
Tüm ofis sırasıyla bana sarılırken bugün daha kaç kişiye sarılmam gerektiğini düşündüm. Sayının iki basamaklıları geçmemesini ümit ederken şimdiden yirmiyi bulduğunu fark ettim.
İş arkadaşlarımdan sonra sıranın stajyerlere geçtiğini fark ettiğimde istemsizce gülümsedim. İlk Deniz gelirken ne yapacağını merakla bekliyordum. Sarılacak mıydı, tokalaşacak mıydı?
Deniz, kendinden bekleneni yaptı ve bana kocaman sarıldı. Doğal olarak sıranın devamı da peşinden geldi.
En sona kalan Sine olunca, gülerek ona kollarımı uzattım. O da gülerek kollarımın arasına girdi ve bana sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...