"Gece!"
Önümde son bir saattir, bir kızın yavşamalarına ses çıkarmayan, bu da yetmezmiş gibi ona hafif gülümseyerek de cesaret veren adama sadece uyarı niteliğinde seslenmiştim. Gece ise beni duymamış, ya da duymazdan gelmiş ve önündeki kokteyli hazırlamaya devam etmişti. Ve ben de şu an ona göz süzerek bakan ve muhtemelen gecenin geç vakitlerine kadar da göz süzmeye devam edecek olan kıza ateş saçarak baka biliyordum sadece . Bunun başlıca sebebi de benim, Gece'nin sadece "iş arkadaşı" kategorisinde yer alıyor olmamdı.
Gece'nin başka neyi olmayı planlıyordun ki, ufaklık? Gece'nin hayallerindeki gibi seni seveceğini mi?
Aklıma gelenlerle yüzüm istemsizce düşerken elimdeki bardağı daha sert silmeye başlamıştım. Tabi bu girişimim bilinen standart sona ulaşmıştı.
"AH!"
"GÜLİZ"Elimde iki parçaya ayrılmış bardak ve bez elimden hızlıca alındığında ne yapmam gerektiğini bile çözememiştim. Elimdeki kesik çok büyük olmadığı için umursamasam da elimde küçük bir kandan göl oluşmuştu. Anlaşılan küçük bir çizik de olsa etkili bir kısımdan kesmiştim. Bu da ben umursamasam da Gece'nin paniklemesine yetmişti.
"Önemli bir şey yok, Gece" dedim ve elimi ellerinin arasında çekmeye çalıştım. Benim için gerçekten önemli değildi sonuçta. Üstelik, bir saattir ona seslenmemi takmayıp elin kızıyla bakışmaya devam ettiğine göre çok da önemsiyor olamazdı. Bu durumda benim de boş vermem gerekiyordu. Hem yarayı, hem de Gece'yi.
"İşime karışma, ufaklık. Ben önemli olduğunu düşünüyorsam önemlidir" dedi bana kaşlarını çatarak. Bu da elimdeki yarayı daha da umursamama yol açtı. Şu an umrunda olan tek şey, beni, bana karşı önemseyen bu adamdı.
Gözlerim, kaşları çatılı bir halde elime bakan adama odaklanmıştı. O ise sessizce benim elime bakıp elimi temizliyor ve yaranın durumunu ölçmeye çalıyordu. Bir anda elime elini bastırmasıyla refleks olarak içimi çektim. O da elime üflemeye başladı. Benim odak tamamen dudaklara yönelirken kulağımın sağır, gözüm kör olmuş gibiydi. Tabi durum böyle olunca Gece'nin sert sesini duyduğumda sıçradım.
"Barış!"
Barış, bu akşamki üçüncü barmendi. İki hafta önce işe başlamıştı. İyi biriydi ve çok da iyi bir arkadaştı. Tabi, Gece onun tek derdinin benim arkadaşlığım olmadığını söyleyip duruyordu. Neyse ki bir süre önce onun bu saçma abimvari tavrını yok saymayı öğrenmiştim.
Barış, bir solukta yanımıza geldiğinde ne olduğunu çözemeye çalışır gibi bize baktı. Daha sonra da gözleri ellerimize indi. İşte o zaman benim yaralı elimi gördü ve paniklemeye başladı. İlk iş de Gece'yi yana atıp elimi eline almasıydı.
Elim, Barış'ın elindeyken ve o, benim elime üflerken ben sadece durdum. Aklımda ise neden az önce içimi yakıp kemiklerimi eritecekmiş gibi duran sıcaklığın şimdi olmadığındaydı.
Gözlerim şaşkınca Barış'a dalmışken, Barış birden görüş alanımdan çıktı ve onun yerini Gece aldı. Az önce ortadan buhar olup uçan sıcaklık da geri geldi Gece ile beraber.
"Biz, Selçuk Bey'in odasındayız. Biz burada yokken burada dur demek için sana seslendim!" dedi sert sesiyle ama gözlerini ellimden çekip Barış'a bir kere bile bakmamıştı. Gece'nin arkasında kalan Barış ise gözleriyle bana iyi olup olmadığımı soruyordu. Ben de ona gözlerimle güvence verdikten sonra beni sürükleyen Gece'nin peşine düşmek zorunda kalmıştım. Peşinden sürüklendim de diyebiliriz.
Selçuk Bey'in odasına gidene kadar sessizce onun peşinde sürüklendim. Odaya geldiğimizde ise beni ortada bırakıp banyoya geçti. Ben de içeriden pansuman malzemelerini alıp geri geleceğini bildiğim için koltuğa oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...