"Çınar," dedim sakince dolan gözlerine bakarak. O ise yaşadığı bu anı kimseden saklama gereği duymadan rahatça başını dikip bana baktı. Belki hayatında ilk defa böyle olduğu için utanması gerektiğini tam çözememişti, belki de şu an gözlerinin dolmasının benim için ne ifade ettiğini bilmesinden kaynaklandığı için böyle yapıyordu ama yine de paha biçilemezdi.
Bu adam, bana sadık olacaktı.
Çınar'ın bu hali beni güldürse de uzanıp yanağına dokundum ve o kadar topuklu ayakkabıya rağmen parmak uçlarıma çıkıp gözünün altını öptüm. Bu onu gülümsettiğinde bana kolunu uzattı. Ben de gülümseyerek onun koluna girdim ve Toygar'ın şöförlüğündeki gelin arabama doğru yol aldık.
"Selam, yenge" diyerek gülen Toygar'dan böyle bir tip çıkmasını beklemediğim için sanırım bir anlığına şaşırsam da ona gülümseyerek "iyilik işte" dedim ve tuttuğu kapıdan koltuğa oturdum ve Çınar'ın da oturması için yer açtım gelinliğimi toplayarak. Resmen gelin olmuştum.
Yaklaşık bir hafta önce saç ve makyaj provasından sonra düğün fotoğrafları çekildiği için şu an sadece düğüne gitmemiz gerekiyordu.
Çınar bana sevimli bir gülümsemeden sonra uzanıp elimi öpünce gözümün önüne babamla tanışması geldi. Hoş, yine kendi tarzında bir tanışma yaşamıştı babamla da ama olsun.
Onun ailesi ile tanıştıktan hemen sonra, ki tüm ailesi beni içine sokmaya çalışmıştı, Çınar beni eve götürmeyi teklif etti. Aileme bunu açıklamanın zor olacağını söylediğimde de sessizce kabul etti. Hoş, ben memlekete varmadan tüm ailesiyle birlikte bizim kasabanın en pahalı oteline yerleştiklerini de bildirmişti ama olsun. Ben aynı akşam anneme Çınar'ı anlattığımda zaten ablamın ona olan biteni yumurtladığını da öğrendim. Hala nasıl bir aileye sahip olduğumu çözememiştim.
Annem benle konuştuktan sonra babamla konuştuğunda, babam her ne kadar küçük kızını vermek istemese de mecburen gelsinler madem, diye buyurdu. Eh, durum bu olunca da ben de Çınar'ı arayıp durumu anlattım. Buraya kadar herşey fazlasıyla yolundaydı zaten.
Benim onu aramamdan iki saat sonra çalan telefonumla uykudan uyandım. Beynim hala uyurken onun sesiyle kendime geldim. Ve, tabi ki doğru tahmin.
"Geldik biz kapıyı aç"
Saat gecenin 1'ydi!
Apar topar annemi mümkün olan en normal şekilde kaldırıp, ki o an normal olmak imkansızdı, kapıyı pijamayla açmak zorunda kaldığımda karşımda uyuyan İnanoğlu ailesini, ki yarısı pijamalıydı, buldum. Bu saatte uyumayan tek kişi Çınar'dı sanırım. Tabi bir de takım giymiş olan.
"Dinletemedik, dünür" diyerek pijamalı babama seslenen müstakbel kayınbabama, babam somurtan yüzüyle başını salladı.
"Belli oluyor o zaten. Ne bu acele böyle?" diye ters bir şekilde Çınar'a bakan babama kimse laf etmedi ve pijamalarıyla arzı endam eden Sine ayakta uyuyarak herkesi yarıp önüme geldi.
"Bu deliyle evlenmek istediğine emin misin sen?"
Sine'ye göz devirdiğimde Çınar arkadan çıkıştı. "Abinim ben senin"
Sine ona omuz silktiğinde bu sefer de babam konuştu. "Kız haklı bir yerde şimdi" dedikten sonra anneme döndü, "Nermin, bu kıza yatak aç. Ayakta uyuyor"
"Ay, çok güzel olur" diye gülen Sine yerinde el çırptığında, Çınar'la ikimiz aynı anda göz devirdik.
Çınar'ın bu fevri hareketini babam çok yerinde bulmasa da göz yummak zorunda kalmıştı. Zaten beni istediklerinde bir anlığına bana baksa da beni vermişti ve daha ilk akşamdan onun ailesi bizde kalmıştı. Hoş, ertesi sabah Çınar beş buçukta uyandırılıp inek bakmaya yollamıştık ve o bu duruma ağzını açıp laf etmeyince babamdan onay almıştı. Hoş, onla beraber ben niye kalmıştım bir onu çözememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
Lãng mạnGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...