Bölüm 31

24.7K 1.3K 54
                                    

Çınar gideli dört gün olduğunda günlerden pazartesiydi. Doğal olarak ben de bir gözüm açık diğeri felçliyken otobüse bilmiştim. Aynı otobüs de iki gözüm de felçliyken beni tükürmek suretiyle iş yerine en yakın durağa atmıştı. Havaların büyük oranda soğumuş olmasıyla ben de  iş yerine varana kadar uyanmıştım.

İş yerine kulağımda kulaklıkla girdikten sonra asansörle bizim kata çıktım. İçimdeki bir yan Çınar'ın artık gelmiş olabileceği hakkında atıp tutarken diğer yan ise hazır İtalya'ya gitmişken gönlünce gezip tozmadan ve tanıdığı bilmem kaç kadının yatağını şenlendirmeden gelemeyeceğini fısıldıyordu. Ben de doğal olarak net bir dedikodu duyana kadar aklımdaki seslere ağızlarını tutması gerektiğini söyledim.

Masama oturduktan sonra Merve'ye döndüm. Merve, Melih'in üzerini örttüğünü söylese de şimdilik bunun erken olduğunu ona anlatmaya çalışıyordum. O da benim haklı olduğumu bildiği için sessizliğini korumaya çalışıyordu.

Merve, benimle tekrar Melih muhabbeti çevirmek istemediği için sanırım ve biraz da patron başımızda yokken çoğalan işlerimizden başını kaldıramadığı için bilgisayarla ilgileniyordu. Bana günaydın dedikten sonra işine geri dönmüştü.

Ben bilgisayar açılırken stajyerleri aydınlatmaya yollamış ve oradakileri arayıp onları normal çalışan gibi çalıştırabileceklerini söyledikten sonra onlardan da kurtulmuştum.

Kendime hazırladığım kahveyle masama geçerken hala Çınar'la, pardon Çınar Tekin beyle ilgili bir haber duymamış olmamın sıkıntısıyla masama oturdum. Hadi adam ortada yoktu da onla ilgili bir haber de mi yoktu?

Merve'ye bir an baktıktan sonra onun işe kendini çok kaptırdığım görünce kahvemi onun önüne ittim. Bana gülümsedikten sonra hiç yok istemem, ayağına girmeden kahveden büyük bir yudum aldı. Ben de ona göz devirdim.

"Bana hiç bırakma, tamam mı? Güneş kim ki? O acı çek-" diye sıralamaya başladığımda kahve bardağını ağzıma sokmaya çalıştı. Ben de buna gülerek bir yudum içtikten sonra bardağı ondan alıp aramıza koydum. Bunu ikimizin de içebilmesi için yaptığımı bildiğinden bana gülümsedi.

Aklıma yine Çınar Tekin bey geldiğinde onun pek bir şey bitmeyeceğini bildiğim için ona bir şey söylemedim.

"Onla ilgili bir şey duymadım ama Sevilay kesin duymuştur" dedi gülerek. Sesli düşünmediğimi biliyordum. Ama o en yakın arkadaşımdı ve beni bu kadar tanıması da gayet normaldi. Ve ben de sesli mi düşündüm, kabuğuna hiç uğramadan sadece yerimde el çırptım.

Merve bu hareketime güldükten sonra boşalttığı kupayı alarak ayağa kalktı. O elindekini yıkayıp tekrar geri bıraktıktan sonra bana eliyle işaret verdi ve ben de yerimden kalkıp onun yanına gittim.

Yavaşça Sevilay'ın masasına vardığımızda birbirimize gülüp boştaki sandalyelere oturduk. Sevilay bizi gram takmadan işine devam etti. Merve de buna karşılık boğazını temizledi.

"Ayol ne geldiniz başıma? İşim var benim gidip işinizi yapsanıza" dedi Sevilay. Bizim Sevilay.

Şaşkınlıktan gözlerim açılırken Merve konuşmaya başladı ve omuz silkti.

"Canımız sıkıldı. Senle bi konuşalım, sigara içelim diye düşündük biz de"

Sevilay gözlerini kısıp bize bakarken klavyedeki elleri durdu. Daha sonra da çenesine elini dayamak suretiyle onları tamamen farklı bir iş için kullanmaya başladı.

"Siz pek dedikodu sevmezsiniz, hayırdır" dedi hala kısık gözlerle.

Merve ise işin başını daha önceden düşünmüş gibi konuşmasını sürdürdü. "Hayır tabi kız. Biz bu aralar çok yoğun çalışıyoruz ya o ne zaman normale dönecek onu soralım, Sevilay arkadaşımız bilir diye düşündük. Güzel düşünmüş müyüz?" diye sorduğunda Sevilay gülmeye başladı. "Tabi ki hayatım. Doğru yerdesiniz"

Anlaştık mı? -Night Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin