32. BÖLÜM; ATEŞ KIRMIZISIMehmet Güreli - Kimse Bilmez
🪔
Yasin Çakır'dan;
Özlem, durup düşündüğümde içimde en ağır basan duygu. O kadar yoğun ki. Tüm hücrelerim Eda'mın hasretine bulanmış gibi.
Kokusu, bembeyaz teni, incecik elleri, kızıl saçları...
O kadar çok şey var ki onda sevdiğim. Anlatmak istesem nereden başlarım bilmiyorum.
Günlerdir uyuyamıyordum. Yine uyuyamayacağımı anladığımda ayağa kalktım. Yataktan çıktığımda uzun süredir hareketsiz yattığım için ağrıyan boynumu umursamadım. Birkaç saattir bomboş yatarak tavanı izliyordum.
Eda'ya gitmek istesem de, Cahit abiye söz vermiştim. Geceleri mezarlığa gitmeyecektim artık.
Sakladığım saç telini çıkardım. Sanki dokunursam yok olacakmış gibi özenle koyduğum kutudan elime aldım. Kokusuna ihtiyacım vardı. Gözlerim bulanık görüyordu, aklım karmakarışıktı, kulaklarım uğulduyordu. Uykusuzluktan olabilirdi. Ama bence acıdandı. Canım öyle çok yanıyordu ki.
Onu bir kere görsem anında iyileşirdim. Sadece bir kere daha o güzel gözlerine baksam...
Ölsem ona kavuşur muydum?
Ona verdiğim sözü tutmayıp kendime kıysam?
Parmaklarımın ucunda özenle tuttuğum saç telini okşadım. Edanın tek tel saçı için dünyayı verirdim. Şimdi elimde kalan sadece buydu. Tek tel saç. Kalbime zincir gibi dolanan ve ruhumu sıkan tek tel.
Balkonda bir sigara içip odama geri geldim. Yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Uykusuzluk o kadar ağır basıyordu ki, benimki uyumak değil sızmak olurdu. Tam kendimi uykuya bırakacakken Eda'nın kokusunu anımsar gibi oldum. Derin bir nefes çektiğimde burnuma çalınan koku Eda'ydı. Galiba tümden delirmiştim.
Gözlerimi açtım ve odayı taradım. Buradaydı!
Gözlerime inanamayıp bir kez daha açıp kapattım.
"Eda!"
Uykusuzluktan hayal görüyor olabilir miydim?
"Yasin.." Dedi kadifemsi sesiyle. Sesini duyar duymaz akmaya başlayan gözyaşlarımı silmedim.
"Eda, sen?!"
"Çok karanlık Yasin." Dediğinde yanına gittim. Gerçekten buradaydı. Nasıl olabileceğini bilmiyordum. Ama buradaydı.
Ona dokunmak istedim. Ama dokunursam kaybolacak bir hayal olduğunu biliyordum. Elimi ona doğru uzattım, ama dokunmadan geri çektim.
"Işık yak Yasin?" Diye mırıldandı. Sesinde tüm tüylerimi ürperten bir soğukluk vardı.
Dediğini yaparak odamın ışığını açmak için ilerledim. Ama sesi beni durdurdu.
"Hayır Yasin! O ışığı değil! Onu açarsan ben gitmek zorunda kalırım." Sesi uzaktan duyulan bir melodi gibiydi. Yankılı ve zor anlaşılır.
"Ne zaman gideceksin?" Diye sordum. Hayal olduğunu bilsem de, bu beynimin bana oynadığı bir oyun olsa da buradaydı işte. Yeniden ona soru sorabiliyordum. Cevap alabiliyordum. Bu zihnimin bir oyunu da olsa bu oyunu bozmaya niyetim yoktu.
"Güneş doğunca." Dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Kaybolmasından korksam da elimi uzattım saçlarına. İpeksi saçlarının dokusu parmak uçlarıma bulaştığında şaşkınlıktan başımın döndüğünü hissettim. Onu kendime çektim ve sarıldım.
Buradaydı işte. Dokunmuştum!
Kokusunu içime çektim. Buradaydı! Kokusu burnuma doluyordu.
"Yasin, çok karanlık!" Sesi öyle hissiz, öyle soğuktu ki beni üşütüyordu. Tamamen donduğumu hissediyordum. Tüm vücudum titreyecekti sanki. Parmaklarımın uğuştuğunu anladığımda gerileyerek yatağa oturdum. Başımda öyle bir ağrı vardı ki dişlerimi sıkmama neden olmuştu.
Eda da gelip yanıma oturdu.
"Yasin çok karanlık, Işık yak?" Soru sorar gibi konuşması kafamı karıştırıyordu.
"Nasıl yakacağım?" Diye sordum yalvarırcasına.
"Ateş yak?" Beni korkutmaya başlamıştı. Öyle dikkatli bakıyordu ki yüzüme, içimi ürpertiyordu.
Ama ona olan özlemim bu korkunun önüne geçiyordu. Güzel yüzüne baktım. Elimi yanağına koydum ve yüzünü sevdim. Teni bir buz kadar soğuktu. Dokunuşum karşısında gözlerini bile kırpmadı. Hissizce bana bakmaya devam etti.
"Yasin ateş yak?" Soğuk Sesi yeniden kulaklarıma dolunca ayağa kalktım. Odamdan çıkarak mutfak dolabında gördüğüm bir kutu mumu aldım.
Odama geri geldiğimde Eda hala buradaydı. Hayal değildi.
Bir kaç tane mumu çıkararak yaktım. Üç mumu odanın farklı yerlerine koydum. Ama Eda'ya yetmemişti.
"Ateş yak!" Dedi soğuk Sesi hiç bir duygu barındırmıyordu. Kutudaki mumların hepsini çıkardım ve yakarak odadaki farklı yerlere koydum. Eda'nın soğuk gözlerine saçlarının rengi yansımıştı.
Ateş kırmızısı.
Yatağa uzandı ve yanındaki boşluğa eliyle iki kez vurarak gelmemi işaret etti. Yanına uzandığımda "kapat gözlerini," dedi. Dediğini yaptım. Eda'nın kokusu beni uykuya esir bırakırken kaybolmaması için elini sıkı sıkı tutmuştum.
🪔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P E R A
RandomNe halde olduğundan haberin yok senin! Her yerin yanık! Tüm vücudun, yüzün yanık! Sen, sen bile değilsin! Kendini göremediğin için buradan çıkmayı düşünüyorsun. Bir yüzün bile kalmadı senin. Gözlerin görmüyor! Konuşamıyorsun! Ayakta iki saniye...