20. BÖLÜM; SuskunAmy Winehouse - Black to Black
🌍
Yüzümde gezen hafif dokunuşlarla gözlerimi zor da olsa araladım. Kaya'nın kaslı göğsüne başımı yaslamıştım. Yaşadığımı hissettiren kokusunu içime çektim. Uzanıp alnıma bir öpücük kondurdu. Ama o kadar yumuşak öpmüştü ki yalnızca dudaklarını değdirmiş bile olabilirdi.
"Günaydın." dedi uykulu sesiyle.
"Günaydın." diyerek yanıtladım onu. İkimizinde yüzünde derin bir gülümseme vardı.
Kaya'nın göğsündeki elime baktım. Yüzük parmağımdaki yüzüğe güneş vuruyordu. Zaten ışıl ışıl olan yüzük daha da parlak görünüyordu. Dün gece yüzüğü incelemeye vaktim olmamıştı. Bu yüzden uzunca baktım. Ortadaki büyük pırlantanın iki yanında ondan daha küçük taşlar vardı. Ortadaki taş ise bir çiçeği andırıyordu. Çok zarifti. Nereye baktığımı anlayan Kaya elimi tutarak dudaklarına götürdü. Yüzük parmağımı, yüzüğün biraz üzerini öptü.
"Tahminimden daha fazla yakıştı." Diye mırıldandı.
Yalnızca iç çamaşırlarımızla olmamızı umursamadan beni biraz daha kendine çekti. Bir süre daha hiç konuşmadan yatmaya devam ettik.
Aşağıdan gelen kapı sesiyle Kaya bir küfür savurdu. Israrla çalmaya devam edince yanımdan kalkarak dolaptan gri bir eşofman altı çıkardı. Kapıdan çıkarken üzerine geçirmeye çalışıyordu. Onun bu halini sırıtarak izledim. Kapı hala ısrarla çalmaya devam ediyordu.
"Geldim patlama!" Diye bağırdı Kaya bıkkınca.
Kaya'nın yastığını kendime çekerek sarıldım. Yeniden uyumak gibi mükemmel planlarla gözlerimi kapattım. Tam uykuya yeniden dalmıştım ki odanın kapısı sertçe açıldı. Ama açıldığından daha hafif kapandı. Kaya uyuduğumu fark etmişti ve ses çıkarmamaya özen gösteriyordu. Yavaşça banyonun kapısı açıldı ve su sesi duyuldu. Uyku beni rahat bırakmıyordu, bir türlü gözlerimi aralayamıyordum. Bir süre sonra su sesi kesildi.
Banyonun kapısı açıldığında zorda olsa gözlerimi araladım. Kaya belinde bir havluyla banyodan çıkıyordu. Sular damlayan, kaslı vücuduna kayan bakışlarımı fark ederek sırıttı. Elindeki küçük havluyla saçının ıslaklığını aldı. Ardından havluyu köşedeki koltuğa fırlatarak yatağa yürüdü. Yatağın köşesine oturduğunda uykum çoktan dağılmıştı. Elini saçlarıma götürdü ve naifçe okşadı. Dokunuşuyla gözlerimi kapattım. Dudaklarını alnıma bastırdı.
"Güzelim benim gitmem gerekiyor." Dedi isteksiz bir şekilde.
"Nereye?" Dedim kaşlarımı çatarak.
"İşlerim var, Ceyhun aramış ama telefonum aşağıda kalmış. O da eve kadar gelmiş, beni bekliyor kapıda." Dedi. Ardından yanağımı öptü. 'Mmm' tarzı bir mırıldanma eşliğinde bir kaç kez daha öptü. Gülümsediğimi gördüğünde dudaklarıma kapandı. İstekli bir şekilde öptükten sonra zorlukla ayrıldık.
"Şimdi gitmezsem Ceyhun yarın sabaha kadar bekleyecek gibi kapıda!"
"Beklesin." dedim ensesindeki elimi kaydırarak göğsüne getirirken.
Bir kaç saniye gözlerini kapattı ve iç çekti.
"Ben giyineyim, sen de uyu. Gece uyumadın, uyanınca da kahvaltı yapmayı unutma." dedi. Uyuduğumuzda sabah olmak üzereydi. Başımı sallayarak onu onayladım. Kaya dolabına yürürken ben de kaslı sırtından akan damlaları zevkle izledim. Ben yokmuşum gibi rahatça giyindi ve son kez başımın üzerine öpücük bırakarak odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P E R A
AcakNe halde olduğundan haberin yok senin! Her yerin yanık! Tüm vücudun, yüzün yanık! Sen, sen bile değilsin! Kendini göremediğin için buradan çıkmayı düşünüyorsun. Bir yüzün bile kalmadı senin. Gözlerin görmüyor! Konuşamıyorsun! Ayakta iki saniye...