30. BÖLÜM

45 8 4
                                        


30. BÖLÜM; Üç

Pinhani - Yitirmeden




🌍

Bu aralar beni derinden sarsan bir çok olay yaşamıştım. Bunlardan beni en çok tüketen iki şey vardı.

Öldü sandığım babam aslında yaşıyordu ve en sevdiklerimle tehtid edilip, en masumlarının ölümüne sebep olmuştum.

Bu yıl kesinlikle benim uğurlu yılımdı! Bir insanın, bir ömrüne sığmayacak şeyleri tek bir aya sığdırmıştım. Sonunda lanetli şubat ayı bitmişti. Hava ısınmamış olsa da güneş kendini gösteriyordu. Isıtmasa da gökyüzündeydi işte.

Kaya'ya hamile olduğumu söylemek için ona gidecektim. Konuya nasıl gireceğimi, nasıl bir tepki alacağımı bilmiyordum. Bilinmezlik beni gerse de vazgeçmedim. İstemeyebilirdi belki.

Ama Kaya'ydı bu. Muhtemelen mutluluktan havaya uçacak, yüzüğü yeniden parmağıma takmak için ısrar edecekti.

Sakladığım kitabın arasından aldığım ultrason fotoğrafını montumun cebine koydum. Telefonumu da alarak odamdan çıktım. Çıkarken Fiber'e, Kaya'ya gittiğimi söyleyerek yürümeye başladım. Yolu yarılamıştım ki telefonum çaldı. Arama Tuğca'dan gelmişti.

"Alo?"

"Akis, Ufuk'u bulduk. Başarılı bir şekilde ele geçirdik."

Derin bir nefes aldım. Ufuk'un adını duymak bile bedenimi ürpertti.

"Nerede şuan?"

"Güvenli mekanlardan birinde. Ne yapalım?" Ne yapacağımı bende bilmiyordum. Tek istediğim yaptığının yanına kalmamasıydı. Eda'yı karanlığa bırakmışken onun yaşamamasıydı.

"Eda'yı vuran tetikçiyi bulabildiniz mi?"

"Evet, ama almadık. Kolay iş, istersen Yarım saate elimizde olur."

"Tamam adamı da Ufuk'un yanına götürün, ama ben gelmeden görmesin adamı."

"Tamam, başka bir şey var mı?"

"Beni aldırır mısın? Sahil yolunda bekleyeceğim. Ben gelmeden bir şey yapmayın." Suskun olmamı istiyordu, bende biraz Suskun'culuk oynayacaktım.

"Tamam, beş dakikaya orada olur aracın."

Bir şey söyleme gereği duymadan kapattım. Kaya'nın evinin tersine yürümeye başladım. Sahil yoluna vardığımda arabanın çoktan beklediğini gördüm. Yine arabanın içindeki iki adam indi ve baş selamı verdi.

"Hoş geldiniz Akis Hanım." Diyerek kapımı açan adama gülümsedim.

Arabaya bindiklerinde yine sessizlik hakim oldu. Bu sessizliği yine bozmadım. Onlar da bana ayak uydurdular. Yarım saat geçtiğinde şehrin neredeyse dışına çıkmıştık. Yol boyunca, başımı yasladığım camdan dışarıyı izlemiştim. Başımı kaldırdım ve önümdeki adını bilmediğim adamlara baktım.

"Daha çok var mı?"

"On dakikadan az kaldı efendim." Diye yanıtladı benden biraz büyük duran esmer adam.

"Bu kadar resmi olmanıza gerek yok, Akis diyebilirsiniz." Dedim ikisine de bakarak.

"Peki efendim." Diye yanıtladı diğer adam. Bu cevabıyla gözlerimi devirdim.

"İsminizi bari bahşedin." Diye söylendim alayla. Kafamı dağıtmak istiyordum çünkü düşünerek vakit geçmiyordu. Yarım saatlik yol yarım gün gibi gelmişti.

P E R AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin