28. BÖLÜM

54 4 2
                                        


28.BÖLÜM; Son Saç Teli

Candan Erçetin - Yalan

🌍

Ne güzel demişler 'Dünyada ölümden başkası yalan' diye.

Ölüm vardı bu dünyada. Ölümden öte bir yer yoktu insan oğluna. Kaçış yoktu. Koca bir bilinmezlik. Koca bir karanlık.

Kocaman bir buz dağı.

Buz dağının adı ölüm.

Ölümün adı korku.

Korkunun sebebi karanlık, bilinmezlik.

Önümdeki kara toprağa bakarken ne kadar da küçüktü dertlerim. Ne kadar gereksizdi gözyaşlarım. Eda'nın mezarını izlerken çektiğim acıları sollayan bir sancı vardı yüreğimde. Uğursuz karga sesleri mezarlığı uğuldatıyordu.

Adeta gözlerinin feri sönmüş olan Zehir, bir gecede yaşlanmış gibiydi. Bomboş bir ifadeyle, Enes'in elindeki küreğe bakıyordu. Gözlerini bile kırpmıyordu. Ağlamıyordu, konuşmuyordu. Bu sakinliği hayra alamet değildi.

Eda'nın mezarına toprak atmaya başladıklarında, Zehir sadece küreği izlemeye devam ediyordu. Yüzündeki bomboş ifadeden ne hissettiğini anlamak mümkün değildi. Esen rüzgar başımdaki örtüyü kaydırınca örtüyü düzeltmek için başımı kaldırdım. Başımı kaldırmamla sonsuzluk mavisi gözler gözlerimi tuttu. Öfkeli gözleriyle temasımı keserek önüme döndüm. Gözlerindeki öfkenin sebebi neydi? Şuan bunu düşünmeyecek kadar yorgundum.

Ufuk bunun bedelini ödeyecekti. Onu öyle bir gebertecektim ki, Eda'ya yaptığının mislini ödeyecekti.

Herkes dağılmaya başladığında önümüzden geçenler bize teselli cümleleri söylüyordu. Aralarında konuşmalarını duyabiliyordum.

"Yazık oldu gencecik kıza."

"Allah rahmet eylesin, ne diyelim artık."

"Başın sağolsun." Önümdeki sese döndüm. Kaya'nın gözleri hüzünle parlıyordu. Yalnızca başımı sallayarak onu cevapladım.

"İyi misin?" Diye sordu sesine gizlediği merakla. Yine başımı salladım.

"Neden söylemedin Akis? O herifin seni rahatsız ettiğini söylememen nasıl bir aptallık?!" Diye sordu. Gözlerindeki öfkenin sebebi buydu demek ki. Ama şuan konuşmak istediğim son şey bile değildi. Cevap vermememle beni bir anda kendine çekti. Başımı göğsüne bastırarak bana sarıldı. Kokusunu duyan hücrelerim gevşerken tuttuğum gözyaşlarım firar ederek yanaklarıma döküldü.

"Eda gitti." Diye mırıldandım cam kırıkları gibi batan bir sesle. Beni daha çok kendine bastırdı ama cevap veremedi. Çünkü verecek bir cavap yoktu kimsede. Eda gitmişti. Daha yirmi yaşındaydı ve artık toprağın altındaydı.

Yarasa'nın hep dik duran omuzları düşmüştü. Bedenini taşımakta bile zorlanır bir hali vardı. Ayakta zor duran Fiber durmadan ağlıyordu. Enes hala inanamıyor gibiydi. Hep gülen ifadesi zaten kaybolmuştu ama yüzü soğuk rüzgarlara ev sahipliği yaparcasına dondurucuydu. Kesik gözyaşlarını saklamaya çalışarak başını eğmişti. Koluna girdiği Cahit abiyi tutuyordu.

Zehir ise bomboştu. Onunla konuşanlara cevap vermiyordu. Yerinden hiç kıpırdamıyordu. Sadece toprağa bakıyordu. Güneş'in bakışlarını üzerimizde yakaladım. Kaya'yla bana bakıyordu. Bakışları garipti. Anlamaya çalışarak ona bakınca bana acıyla gülümsedi. Hepimizden çok Eda'yla bağ kurmuştu Güneş, bu yüzden bizim kadar o da üzgündü.

P E R AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin