29. BÖLÜM

48 8 4
                                    

29. BÖLÜM; İlk Fotoğraf




Emre Aydın - Kör Kuyu

👽

Kulağımdaki telefon fazla bekletmeden açıldığında Tuğca'nın şaşkın sesi kulaklarımı doldurdu.

"Akis, bir şey mi oldu?"

"Ben ne istersem yapacağını söylemiştin?" Diyerek uzatmadan lafa girdim.

"Evet?"

"Görüşelim, yüzyüze konuşsak daha iyi."

İstediğim saatte dışarıya çıkmamı, sokağın başında bir arabanın beni beklediğini söyleyerek kapattı.

Altıma siyah taytımı ve üzerime de siyah bir tişört geçirdim. Kimseye fark ettirmeden yavaşça evden çıktım. Kapıdan çıktığımda sokağın başındaki arabayı gördüm. İçindeki iki adam arabadan hızla indiler. Ben arabaya yaklaştığımda adamlar saygıyla başlarını eğerek selam verdi. Bende aynı şekilde karşılık verdim.

"Buyurun Akis Hanım, hoş geldiniz." Dedi kumral saçlı, benim yaşlarımda görünen çocuk.

"Teşekkürler." Diye mırıldanarak benim için açılan kapıdan arabaya bindim, benden hemen sonra onlar da bindiler ve sessiz yolculuğumuz başladı.

Tuğca'nın evine varana kadar benimle hiç konuşmadılar, bu benim de işime gelmişti. Çünkü sorulan soruya cevap verecek kadar bile enerjim yoktu. Araba büyük demir kapıyı geçerek bahçedeki uzun, iki kenarı ağaçlarla kaplı olan yolda ilerledi. Her köşede takım elbiseli birkaç adam dikiliyordu. Yolun sonuna geldiğimizde büyük ev görüş açıma girdi. Süs havuzunun yanından geçerek kapının önünde durduk. Takım elbiseli adamlardan biri hızla kapımı açtı.

Ona hissiz bir gülümsemeyle cevap vererek kapıda durmuş beni izleyen Tuğca'ya doğru ilerledim.

"Hoşgeldin." yalnızca başımı sallayarak yanıt verdim. "Geç." Diyerek eliyle kibarca kapıyı gösterdi. İçeriye girdiğimde beni pembe pijamaları ve dağınık bir şekilde topladığı saçlarıyla Tuğca'nın kardeşi karşıladı.

"Aa Akis! Sen yine mi geldin?" Neşeyle şakıyarak elindeki cips dolu kaseyi bir kenara bıraktı. Bana yaklaşarak kollarını boynuma doladı. Bu hareketi benim için beklenmedikti ama rahatsız edici değildi. Kolumun birini yavaşça Ona dolayarak karşılık verdim.

"Miray! Rahat bırak kızı!" Tuğca'nın tepkisi sertti ve Miray'ın bunu beklemediği açıktı. Kırgınca abisine baktığında Tuğca'nın da pişmanlık dolu bakışları kıza sabitlendi. "Tamam abicim, bakma öyle. Biz iş konuşacağız da, o yüzden gerginim." Dedi kızı kendine çekerek sarılırken.

"Tamam o zaman abi, ben odamdayım." Diye mırıldanarak merdivene ilerledi. Bıraktığı kaseyi almadan yukarıya çıktı. Gözlerim bıraktığı kaseye takıldı. Tuğca nereye baktığımı anlayarak bana döndü.

"Sen salona geç, ben şunu verip geleyim." Dedi kaseyi işaret ederek. Başımı sallayarak onayladığımda "Keyfine bak." Diyerek kaseyi aldı. O merdivene ilerlerken ben salona geçtim. Oldukça genişti ve ferahtı. Açık ve koyu kahve tonlarıyla döşenmişti. Geçip krem rengi, tekli koltuğa oturdum.

Çok geçmeden Tuğca'da gelip karşıma oturdu.

"Seni dinliyorum."

"Ufuk'u bulmanı istiyorum." Duraksadım, ama o hiç şaşırmadı. Zaten bunu bekliyormuş gibi baktı yüzüme. "Ufuk'un bir lafıyla acımadan Eda'yı vuran tetikciyi de istiyorum." Dedim Tuğca usulca başını salladı.

P E R AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin