Ne halde olduğundan haberin yok senin!
Her yerin yanık!
Tüm vücudun, yüzün yanık!
Sen, sen bile değilsin!
Kendini göremediğin için buradan çıkmayı düşünüyorsun.
Bir yüzün bile kalmadı senin.
Gözlerin görmüyor! Konuşamıyorsun! Ayakta iki saniye...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
25. Bölüm; Yalnızlığın Gürültüsü
Gripin - Vazgeçtim Ben Bugün
🌍
Bu zamana kadar doğru bildiğim ne varsa yalan olduğu gerçeği kalbimin üzerine dolu misali dökülürken, buz parçaları çarptığı her yeri talan ediyordu. Şuan ihtiyacım olan tek şey hayatımdaki en önemli insanların bana geçerli bir açıklama yapmasıydı. Belki de bilmiyorlardı. Bunca zaman bana yalan söyleyen babam bu konuda da yalan söylemişti.
Özgür kalmak için isyan eden gözyaşlarımı durdurmak için birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Bahçe kapısına uzanmadan hemen önce dönüp sokağın başındaki arabaya baktım. Tuğca hala gitmemişti. Arabanın siyah camlarının ardından onu göremesem de bana baktığını biliyordum.
Derin bir nefes alarak kapıdan adım attım. En zoru buydu aslında. İlk adım. Ardından titreyen ellerimle kapıyı kapattım. Merdivene doğru attığım birkaç adımın ardından evin kapısı açıldı ve Kesik dışarıya fırladı. Muhtemelen beni bekliyorlardı ve kapı sesini duyarak dışarıya çıkmışlardı.
"Çok şükür!" Diye mırıldandı. Merdivenlerin başına varabildiğimde güçsüz bedenimi hızla kendine çekti. "Çok şükür be kızım, canımız çıktı korkudan!" Dedi telaşlı bir sesle. Beni kendinden ayırdı ve yüzüme dikkatlice baktı. "İyi misin?"
Cevap vermeden boş gözlerle yüzüne bakmam onu biraz daha korkuttu.
"İçeriye geçelim." Dedi ve beni kapıya doğru ilerletti. Tepkisiz bedenim o ne yöne çekerse o tarafa gidiyordu. Kaya dışında herkes buradaydı. Kapıda endişeli gözlerle bana bakıyorlardı.
Zehir telefonunu kulağına götürdü ve "Geldi Gölge, ne olmuş bilmiyorum. Gel sende hemen." Deyip kapattı. Kesik beni salona sürüklerken Fiber'in gözleri kızarmıştı. Ağlamıştı.
"Babam yaşıyormuş." Diye mırıldandım güçsüz sesimle. Hepsinin yüzündeki telaş yerini karanlığa bırakırken bu ifadelerinden bile bildiklerini anladım.
"Otur şöyle güzelim." Dedi Yarasa beni tekli koltuğa oturtmaya çalışarak.
"Bırak!" Diye bağırdım kolumu ondan kurtararak. O kadar şiddetli bağırmıştım ki irkilerek bir adım geri çekildi.
"Biliyordunuz?" Dedim kırgın bir sesle.
Hiç biri bana yaklaşmaya ya da bir kelime etmeye cesaret edemedi.
"Babam yaşıyormuş!" Diye bağırdım yeniden. İnanmak istemesem de bunun gerçekliğini kavramıştım. İçimdeki boşluk yerini kuvvetli bir yangına bırakmıştı. Bu yangın gözlerime sıçrayarak, dolmak için fırsat kollayan gözlerimi yaşlarla kapladı. Bir kaç tane göz yaşı yanaklarıma süzülürken, derin bir nefes almaya çalıştım.