Hastane kokusuyla dolu olan koridorda sıramın gelmesini bekliyordum.O kadar gerilmiştim ki terden susamıştım.Nasıl konuşacaktım? Bir de bütün hislerimi anlatacak mıydım? Nasıl yapacaktım ben bunu...
Tabii ki ayaklarıma bakıyordum,başka hiçbir yere değil.Selin yanımda etrafa bakıyor,sıranın gelmesini bekliyordu.Korkuyordum.Hemde fazlasıyla...
Bir müddet sonra bana döndü,gerildiğimi görmüş olmalıydı ki elimi tutup konuşmaya başladı."Mehir,korkma canım benim.Ben buradayım,sakin ol." Devam etti."Hem doktor çok tatlı ve anlayışlıymış,zor randevu buldum biliyor musun? Çok seviliyor," derin bir nefes alıp tekrar devam etti sözlerine. "Hadi,bu kadar stres yapma.Yine hastalanacaksın,bunu istemeyiz değil mi?" Kafamı evet anlamında salladım."Tamam o zaman,hadi bakalım." Geri çekilip gülümseyerek baktı bana.Bende aynı tepkiyi vererek tekrar önüme döndüm,dediği şeyler biraz da olsa rahatlatmıştı beni."İşte,sıran geldi,hadi bakalım bebeğim!" İsmimin söylenmesiyle yavaşça ayağa kalktım.Arkadaşım bedenime kollarını sarıp kulağıma fısıldadı."Bu kapıdan bambaşka biri olarak çıkacağına eminim Mehir.Sana güveniyorum." Geri çekildi ve gülümseyip kapıyı gösterdi.Kafamı sallayıp yavaşça gitmeye başladım,arkamı dönüp ona baktığımda yine aynı gülümsemeyle bana bakıyordu.Önüme dönüp kapıya vardım.Ve derin bir nefes alıp kapıya vurmaya başladım.
"Gelin," Tekrar titrek bir nefes çekip kulpu indirdim.Yavaşça açılan kapıyla onu görmem bir oldu.Ama...O gerçekten kusursuzdu.Güler yüzüyle bana bakıyordu.Ona baktıkça insana güven veren bir şey vardı.Siyah saçlarıyla,ve oldukça uyumlu olan yüz hatlarıyla mükemmel görünüyordu.Gençti,en az 25 yaşlarında vardı.Ayağa kalkıp yüzündeki gülümsemeyi silmeden yanıma geldi ve konuşmaya başladı."Merhaba,ben Ayaz Karamanoğlu.Sende Mehir Öztürk olmalısın?" Kafamı evet anlamında salladım.Her ne kadar yüzüne bakmak istesemde yapamıyordum.Zor geliyordu...
"Şöyle geç lütfen." Dedi tebessüm ederek.Her şeyi gülümseyerek söylemesi stresimi biraz da olsa azaltıyordu.Konuşmamız düşündüğüm kadar korkunç geçmeyecek gibiydi.Dediği yere,yani büyük bir masanın önündeki tekli koltuğa oturdum.O da hemen karşıma kendi sandalyesine oturdu.Yine aynı şekilde tebessüm ediyordu.Fazla güler yüzlüydü."Öncelikle,içecek bir şeyler ister misin?" Çekingenliğimden kaynaklı kafamı hayır anlamında salladım.Aslında aşırı susamıştım ve suya ihtiyacım vardı.Ama tabii ki bir şey yine kendi düşüncelerimi kenara atmamı sağlarayak konuşturdu beni."Emin misin? Sanki bir suya ihtiyacın var," ani bir şaşkınlıkla kafamı ona çevirdim.Nasıl anlamıştı? Ufak bir kahkaha atıp konuşmaya başladı."Şaşırma,ikide bir dudaklarını yalıyorsun.Stresten susadın değil mi?" Kafamı yavaşça evet anlamında salladım."Tamam,o zaman bir su alalım." Önündeki telefona uzanıp bir süre bekledi,ve sonra karşı taraf açmış olacak ki siparişi verip telefonu kapattı ve aynı yerine koydu."Tamamdır,birazdan gelir." Parmaklarımla oynayarak ona kafa hareketleriyle cevap veriyordum.Lanet olsun... "Tırnaklarını derine geçirmeyi bırak," Bir şok dalgası daha yaşayarak hızla ellerimi ayırdım.Ne? Ellerim gerçektende tırnak izleriyle doluydu."Sakin ol ve beni dinle Mehir,korkma." Alttan ona bakıyordum.O da bana.Ne yapacaktım...? "Şimdi,bana hiç çekinmeden geçmişini anlatmanı istiyorum.Seni bu hale getiren ne Mehir?" Bütün ilgisini bana vermişti,sadece bana bakıyordu.Sessiz kaldım ve bir şey diyemedim.Sustum,sustum,ve sustum...
Birkaç dakika sonra çalan kapıyla 'gel' komunutunu verdi ve içeri bir kız girdi."Teşekkürler,şöyle bırakabilirsin." Suyu önüme bırakıp gülümseyerek tekrar dışarı çıktı kız,oldukça güler yüzlüydü."Önce suyunu iç,sonra başlayalım." Kafamı sallayıp titreyen ellerimle suyu açıp içmeye başladım.O ise bana bakıyordu.Sanki,"Ben buradayım Mehir,senin için buradayım." Dermişçesine.
Suyu içmeyi bırakıp önüme koydum.Ve tebessüm edip konuşmaya başladı."Hadi bakalım,başlayalım." Kafamı sallayıp derin bir nefes çektim içime.Korkma Mehir,korkma.Bu senin tek çaren,bu illet hastalalıktan kurtulmak istiyorsan anlat her şeyi,hadi.
"Ben...Ben..." "Korkma,sadece ikimiz varız." Gülümseyerek gözlerimin içine baktı.Ve kafasını devam et anlamında salladı."Annem,henüz 15 yaşındayken tanışmış babamla." Ben konuşurken hem beni dikkatle dinliyor,hemde önündeki deftere bir şeyler yazıyordu."Okuldan arkadaşlarmış sadece.Fakat gün geçtikçe babamın anneme olan duyguları değişmiş.Ama annem babamın ona beslediği duygunun aynısını babama beslemiyormuş.Babamdan kaçmaya çalışınca,iyice delirmiş babam.Annemi takıntı haline getirmiş ve onun peşini bırakmamış.Çok korkutmuş onu." Gözlerim dolmaya başlarken sesimde onunla aynı süratle titremeye başlamıştı.Derin bir alıp devam ettim konuşmaya."Annemi tec@vüz etmeye çalışmış." Kafasını hızla kaldırıp bana baktı.Gözlerinde yoğun bir hüzünün izleri vardı."Annem,ilk sefer kendini kurtarmış.Ama ikinci sefer yapamamış,kurtaramamış kendini.Üç gün önce yaşadığı olayın psikolojisinden daha çıkamadan tekrar yaşamış.Sonra bana hamile kalmış." Gözyaşlarım birer birer akıyor,yanaklarıma sıcak bir his verdiyordu.Her konuşmamda acım daha da artıyor,boğucu bir hal alıyordu."Annem...Annem benden nefret etti hep.Tam yedinci yaşıma gireceğim gün karşıma geçti ve şunu dedi.'Senden nefret ediyorum,senin yüzünden bu iğrenç hayatı yaşıyorum.Sen Allah'ın bana verdiği bir cezasın,hemde en büyüğüsün.' Ama hak ediyordum değil mi? Belki ben doğmasaydım babamla evlenmek zorunda kalmazdı değil mi?"
Hızla ayağa kalktı ve karşımdaki koltuğa geçti."Hayır," dedi biraz sert bir sesle.Gözlerim açılırken ona baktım."Senin bir suçun yok Mehir,asıl suçlu onlar.Sen bütün suçu neden kendine yüklüyorsun? Ne halde olduğunu görmüyor musun Mehir.Babanın iğrenç bir yaratık olması senin suçun mu? Bu dünyaya gelmen senin suçun mu? Yapma Mehir.Böyle yapma." Gözlerim yanıyordu,ciğerlerim iflas edene kadar ağlamak istiyordum.Aldığım her nefese şükür etmem gerekirken lanet ediyordum.Öne eğildi ve yüzüme baktı."Devam et,daha bir sürü şey var.Bundan eminim." Ellerimin tersliyle gözyaşlarımı silip titrek bir nefes çektim içime.Ve konuşmaya başladım."Sonra,tam yedi yaşıma gireceğim gün dedi annem o lafları bana.Doğum günüm için o kadar heyecanlıydım ki,çok seviyordum o günü kutlamayı.Ama,annem o sözleri dedikten sonra nefret etmeye başladım.Ve,o gece..." Sustum.Hâlâ aklımdaydı o görüntü.Nasıl unutabilirdim ki? "O gece,babamın anneme tekrar tec@vüz edişini kendi gözlerimle gördüm.Babam fazla alkol almış bir şekilde eve geldi ve annemin üzerine atıldı.Annemin çığlıkları,babamın iğrenç sözleri,annemin yatakta olan çırpınışları ve o iğrenç görüntü.Benim için fazla büyüktü." Kafamı kaldırıp yavaşça ona baktım,gözleri delip geçti gözlerimi.Canımın acısını sanki hissediyormuş gibi yüzünü buruşturdu."Sonra...annemin yatakta boş gözlerle tavana bakışını gördüm.Hiçbir duygu yoktu,adeta bir oyuncak gibi olduğu yerde durmuş bakıyordu.Nefret bile etmiyordu sanki." Ağlamaya başlamıştım,sesim içime kaçmıştı son cümlemde.Devam ettim konuşmaya."Annemi o gece son görüşüm oldu,babam olduğu yerde sızmış uyuyordu.Annemle biz uyanıktık sadece.Kalktı annem,karşısına baktı sadece.Sanki yaşamıyordu,üzerine bir toprak atılmasını bekliyor gibiydi.Karşı dolaptaki çekmeceden bir ip aldı,anlamadım o an ne yaptığını.Bilseydim engellemez miydim? Yemin ederim anlamadım.Yemin ederim..." Ayağa kalkıp masadan bir peçete aldı ve yanıma geldi."Mehir..." yumuşak bir sesle bana seslenince kafamı kaldırıp ona baktım.Elindeki peçeteyle gözlerimi sildi ve konuşmaya başladı."Sakin ol.Ve devam et, daha çok vaktimiz var.Tamam mı?" Yatıştırıcı sesine karşılık kafamı onaylarcasına salladım.Titreyen ellerimle önümdeki sudan birkaç yudum içip tekrar önüme koydum.Derin bir nefes aldım ve devam etmeye başladım." Elindeki ipi tavana astı,ayaklarına bir tabure koydu ve boynuna sardı ipi.Gözleri beni buldu,sevgi yoktu.Nefrette yoktu.Nefretten daha fazlası bir kin vardı,iğrenme vardı.Gözleri adeta'eserinle gurur duy'der gibiydi.Hiç düşünmeden tabureyi itip bıraktı kendini.Hiç çırpınmadı,korkmadı.Sonra kapandı gözleri.Boynu yana düştü.Anlamadım ne olduğunu,bilemedim.Lanet olsun bilemedim!" Ağlayarak haykırdım kendime.Ellerimi saçlarımın arasına sokarak çekiştirdim.Canım acıyordu,hemde fazlasıyla.Çok ağır geliyordu bunlar,altında eziliyordum.Nefes alamıyordum."Mehir,Mehir beni dinle,sakin ol." Karşıma geçti ve ellerimi sıkıcz tutup konuşmaya başladı."Hadi,sakin ol.Derin derin nefes al ve ver." Hıçkırarak ağlıyordum.Ölmek istiyordum."Nefes almak istemiyorum! Ölmek istiyorum! Anlıyor musun? Pis hissediyorum kendimi,nefret dahi edemiyorum!"
Devam edecek...
Kitap hakkındaki görüşleriniz için buraya...
Teorileriniz için buraya...
Okuduğunuz için teşekkürler:) 🖤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIM
ChickLitBazen öyle bir çıkmazın içinde hisseder ki insan,kaçmak için bir kapı bile aramaz. Dünya cehennemse,onun kolları cenetti.Nefes alışıma ilk defa bu kadar şükür ettiğimi hatırlıyorum.Bir kokusu var,asla tarif edilemez. "Sakın ümidini kesme." Her şey b...