|Dehşet|

25 5 2
                                    

İyi okumalar! 🖤 oy vermeyi unutmayın lütfen

Çoğu zaman insanlar tarafından anlanılmayı bekler insan,hatta bunun için çabalar,uğraşır,ama bir sonuca varamaz.Bazıları ise bir mucize gibi gelir hayatınıza,hiç beklemediğiniz bir anda,ümidinizin en diplerde olduğu bir anda çıkar gelir.

Ayaz,hayatıma iyi ki girmişti.En diplerde olduğum,ümidimi çoktan kestiğim bir an da çıkıp gelmiş,hayatımı en güzel günlere çevirmişti.Renklerimi en açık tonlara getirmiş,siyaha dair tek bir iz bile bırakmamıştı.

Şimdi ise onunla ilk doktor randevuma gidiyordum.Korkuyordum olumsuz bir sonuç almaktan.Ama yanımda o oldukça nedense bu korku azalıyordu,her yüzüne baktığımda,"olumsuz bir sonuç alsan da sorun yok Mehir,ümidini sakın kaybetme." Diyordu içimdeki bir ses.Kendimi güvende hissediyor,ümidin kollarını bırakıyordum.

Dışarıda yağmur yağıyor,insanlar kaçıyor,yüzleri eğik.Herkes bir tarafta kendi derdiyle uğraşıyor,ıslanmamak için kimisi taksilere biniyor,kimisi ise kafelere giriyordu.Kimisi ise koşarak otobüs duraklarına yetişmeye çalışıyordu.Herkes farklı çözümler buluyordu,ama amaç aynıydı; kendini yağmurdan kurtarmak,ıslanmamak.

Hayatta böyleydi.Herkesin amacı aynıydı,ama çözümleri farklıydı.'mutlu yaşamak,ve acıdan,kederden,hüzünden olabildiğince koşarak kaçmak.' Amaç buydu. Herkesin kaderi farklıydı,ama amaçları aynıydı. Kimisi kaderini kendi elleriyle çizer,boyar,şekillendirir,ve büyük bir hataya imza atıp o hatada boğulup giderdi. Böyle böyle hayat geçip giderdi işte...

Araba durduğunda kendime gelmeye çalışarak camdan dışarı baktım,yağmur damlalarının tane tane görüntüsünden biraz zorlansamda,hastanenin kırmızı ışıkla yazılmış olan ismini okuduğumda geldiğimize emin olmuştum.

Önümdeki şemsiyeyi alıp taksiden indiğimde, Ayaz da hemen peşimden indi. O ferah,bir o kadar da özgür hissettiren rüzgârın her yüzüme çarpışında mayışıyor,içim huzurla doluyordu. Toprağın o rayiha olan kokusu burnuma dolunca, derin bir nefes çektim ciğerlerime. Şu hayatta en sevdiğim koku olabilirdi, toprak kokusu...

"Sakın korkma,tamam mı?" Yan tarafımda yüzündeki tebessümle bana bakan Ayaz'a hitaben gülümseyip konuştum." Tamam." Kafasını usulca sallayıp gözlerimin içine bakmaya başladığında içimde bir yerlerdeki o ılık his şu sıralar olduğu gibi tekrar kanıma karıştı,o adrenalini bütün bedenimde hissediyordum.Ve bu,sadece Ayaz'ın gözlerine baktığımda oluyordu.Neydi bu şey...neydi bunun adı?

~

"Maalesef,bu imkânsız.Çok geç kalınmış." Ayaz'ın bakışlarını yüzümde hissediyordum.Bu odaya ilk girdiğim andaki ifadeyle, şimdiki ifade arasında çok büyük bir fark vardı çünkü.
"Bu konuyu konuşacağız. Şimdi,o suratını asma." Kulağımdaki fısıltıyla başımı yavaşça ona çevirdim.Ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu,büyük ihtimalle moralim bozulduğu için kızmıştı."Mehir hanım,iyi misiniz?"

"Mehir,doktor bey seninle konuşuyor."

"Ha?" Dedim fısıltıyla.

"Karşına bak,"

Kafamı hızla önüme çevirdiğimde, meraklı gözlerle doktor'un bana baktığını gördüm."Kusura bakmayın lütfen,dalmışım." Başını onaylarcasına salladıktan sonra boğazını temizledi,ve konuşmaya başladı. "Tedaviye geç kalınmış,maalesef bir çözümü yok bunun. Tedavi yöntemi var,hatta iyileşen hastalarımızda var. Ama siz,geç kalmışsınız.Neden bu kadar ilerlettiniz bu hastalığı?" Deyip ilgiyle yüzüme baktığında dehşete düşmüşçesine yutkundum.Bunu sormasına gerek yoktu."Ben,ben sadece fark edemedim."

"Emin misiniz?"

"Evet."

Kafasını sallayıp bir müddet bana baktı.Sonra elindeki kalemi masaya bırakıp,ellerini önünde birleştirdi.Ve derin bir nefes alıp söze girdi."Çok gençsin.Neden böyle büyük bir hata yaptın?" Bunu söylememeliydi.Evet belki haklıydı,ama içimdeki o ümidi ezip geçiyordu bu sözleri. Kafamı yavaşça Ayaz'a çevirdiğimde yüzünün buruştuğunu gördüm. Büyük ihtimalle,doktorun dediği şeylere üzüleceğimi düşünüyordu...

Düşüncesini doğru çıkarmamam gerekiyordu.Zaten benim için fazlasıyla çabalıyordu,onu daha fazla üzemezdim.Derin bir nefes alıp söze girdim.Lakin,hâlâ dehşet içindeydim."neden tedavi olmadın?" Bu soru mahvediyordu beni. Nedenini öğrenmelerine gerek yoktu ki,yoktu işte.
"Ben fark edemedim,zaten belirtilerini sonra sonra gösterdi." Deyip tekrar titrek bir nefes alıp devam ettim."Fakat,sizden tek ricam.Bunun nedenini daha fazla sorgulamayın, olur mu?" Önce yüzüme dikkatlice baktı,yutkunup kafamı eğdimde konuştu."Amacım rahatsız etmek değildi.Sadece,keşke böyle olmasaymış." Ellerime odaklanmış,tırnaklarımı stresten derime geçiriyordum.Neden böyle diyordu,geç değildi,neden herkes aynı şeyi söylüyordu? İmkânsız diye bir şey yoktur. Neden ümidimi bu denli hor görüyorlardı?

Sustum sadece,hiçbir şey demedim.Zira,sadece buradan gitmek istiyordum.Kendimi aşırı baskı altında hissediyordum ve bu,hiçte iyi değildi.Ayaklarımla yere yavaş yavaş vurmaya başladım.Boğuluyormuş gibi hissediyordum,dayanamıyordum.

Hızla ayağa kalktığımda aceleyle konuştum."Benim gitmem gerek,her şey için teşekkürler." Kapı kulpunu hızla açıp koridorda çıkışa doğru koşmaya başladım.İnsanların bakışlarından kurtulmam gerekiyordu,lanet olsun! Lanet olsun! Lanet olsun! Bakmayın işte,bakmayın!

Nefes nefese çıkışa geldiğimde en tenha köşeye geçtim.Duvara yaslanıp bir elimi karnıma koyup nefes almaya çalıştım. Göz ucuyla karşıma baktığımda Ayaz'ın bana doğru koşarak geldiğini gördüm.

"Mehir,iyi misin!" Dedi dehşete düşmüş bir şekilde,önümde eğilip yüzüme baktığında gözyaşlarımın birer birer yağan yağmurla karıştığını hissediyordum.Bu boğucu his tekrardan doktorun dediği cümlelerle beni yakalarken,yine o enkazın altında kalmıştım. "Mehir,ağlama." Yumuşak çıkan sesine karşılık gözyaşlarım daha da artarken görüş alanım daraldı. Ağlayışımın altındaki haykırışla yavaşça duvardan destek alarak yere doğru süzüldüm.Bazı gözyaşlarım çenemin altına gelmiş düşmeyi bekliyor,bazıları ise çoktan yerle buluşmuş yağmur damlalarına karışmıştı. Her içimi çektiğimde bedenimin sarsıldığını hissediyordum. "Mehir,Mehir bana bak," yanaklarımda hissettiğim iki sıcak elle gözlerimi yaşlardan göremesemde,o iki kahverengi göze çevirdim."Dinle beni,kendine gel.Bu hâlin ne böyle,neden koşmayı bıraktın? Neden yavaşladın?.. Mehir sen bana bir söz verdin." Gözlerimi kapatıp sertçe kıstım,yaşlar birer birer akıyor,içimdeki acı ve tarif edemediğim bir hüsran beni bitiriyordu.
Yağmurdan ıslanan saçlarımı eliyle geriye atıp,yanağımdaki ellerini sıkılaştırarak tekrar konuştu."Ağlama Mehir,ağlama...Kendine gel,bu sen değilsin.Hadi,sakin ol." İçimdeki acıyı atmak istermişçesine çakan simşekle attığım o acı dolu çığlığın sesi duyuldu sadece.Yağmur daha da hızlanmış,gözyaşlarımla karışıyordu.

İki güçlü kol tarafından sıcak bir yere hızla çekildiğimde,bunun Ayaz'ın göğüsu olduğunu,kokusundan anlamıştım.Sıcak olan bedenine daha da sıkı sarıldığımda aynı karşılıkla kollarını sardı bedenime.Boyun girintisine başımı koyup ağlamaya devam ettim.Yağan yağmur sanki içimdeki acının ta kendisiydi.Öyle kuvvetli,öyle bir sesle yağıyordu ki...Adeta yüreğimin haykırışları gibiydi...

Devam edecek...

Yorum atmayı,ve oy atmayı unutmazsınız çok sevinirim. Okuduğunuz için teşekkürler.🖤








CANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin