Apartmanın kapısından çıkıp dışarı adımımı attığım anda ufaktan ter dökmeye başladığımı hissediyordum.Ama hayır! Yapacaktım.Ayaz Bey'e verdiğim söz için, ve dostumu sonsuza kadar kaybetmemek için bunu yapacaktım.Sadece yapmam gereken kafamı kaldırıp dimdik karşıya bakmak.İnsanlar illa sana bakıyor diye senin hakkında kötü düşünecekler diye bir şey yok nede olsa değil mi? Hadi,sakin ol Mehir.
Yavaşça anayola çıktığımda derin bir nefes çektim ciğerlerime.Yapabilirdim,neden yapamayacaktım? Yapabilirdim.Kafamı yavaşça yerden kaldırdığımda çok tuhaf hissettim.Bütün insanlar karşılarına,yanındakilere,ve hatta hiç tanımadığı insanlara bile rahatlıkla bakıyorlardı.Ama neden ben baktıramıyordum? Onlardan farklıydım.Bu zamana kadar hep farklıydım.Ama artık olmayacaktım,bir fare gibi onlardan kaçmayacaktım.
İlk adımı atıp oldukça rahat görünerek yürümeye başladım.Bu bile çok büyük bir şeyi benim için.Sevinçle gülümseyip yürümeye devam ettim.Şu anlık hiçbir sıkıntı yoktu,ama bu olmayacak anlamına gelmiyordu.Fakat tek ümidim,olmaması yanındaydı.Devam ettim,yürüdüm,yürüdüm,ve yürüdüm...
Ve sonra hiç başlardaki gibi gitmemeye başladı.İnsanlar ufaktan da olsa yüzüme bakıyor,hatta bazıları süzüyordu bile.Sonra da yanımdan geçip gidiyorlardı.Lakin rüzgârı kalıcı bir şekilde kalmış,yüzüme doğru çarpıyordu.Sakin olmalıydım,illa ki bakıyorlar diye kötü mü düşünüyorlardı? Çok saçma bu Mehir,kendine gel.Sakin ol.
Devam ettim yürümeye.İnsanların bakışlarını umursamadan.Fakat o her bakışta sanki bedenime bir şey çarpıyordu,ve bir hasar bırakıyordu.Ama ben yine de pes etmeden yürüyordum.Yürüdüm,yürüdüm,ve yürümeye devam ettim...
Kendime yenilmemeye o kadar adamıştım ki,aslında yenildiğimi fark etmemiştim bile.Boğazımda oluşan yumrunun yoğunluğu artınca ister istemez yüzüm buruştu.Yavaşça gelen acının kanıtı olan yaşlar gözlerimden akmaya başlayınca beynim durdu bir anlığına.Hiçbir şey düşünemedim.Kaldım öylece.Yine onların içinde...
Ayaklarım bedenimi tutamaz bir hâle geldi.Durduramadım kendimi.Acım,ben yere düştükten sonra daha da artmaya başlamıştı.Ellerimle boğazımı sanki o lanet acıyı söküp atmak istermiş gibi tuttum.Önce ellerim,sonra ayaklarım,sonra da hiçbir yerimi hissetmemeye başladım.Her yerim uyuşmaya başlamıştı.Etrafımdaki insanlar bana bakıyordu.Ama acıyarak mı,yoksa endişelenerek mi,bilmiyordum.O an hiçbir şey bilmiyordum.Çünkü gözlerime sanki şeffaf bir örtü serilmişti.Bulanık görüyordum.
Kulağıma uğultu gibi gelen yüksek bir sesle bedenimin yavaşça kaldırıldığını hissettim.Kafam gerideydi,hareket ettiremiyordum.Boşboş bir şekilde gökyüzüne baktım sadece.Ve sonra,kaybolup gittim.O şeffaf örtüde gitmişti artık.Sadece siyah vardı.Başka hiçbir şey yoktu...
Burnuma dolan pek tanılayamadığım,ama hiç sevmediğimi bildiğim bir kokuyla uyandım.Beynim patlarcasına ağrıyordu.Ve bu gözlerimi açmamı engelliyordu.Ne kadar açmayı denesem de olmuyordu.En sonunda nafile olduğumu anlayıp direnmeyi bıraktım.
Ellerimde bir el hissediyordum.Kulağıma bir ses geliyordu.Ama oldukça acılı bir sesti bu.Kimdi? Neden ağlıyordu?
"Mehir,yalvarırım uyan! N'olur,yalvarırım uyan.Beni bırakamazsın!"Bu kimdi? Öğrenmek istiyordum.Cevap verememek iyice sinirlerimi bozarken kalan tek gücümle gözlerimi açmaya çalıştım.Yavaşça o karanlıktan kurtulup beyaz bir ışığa geldiğimde acıyla inledim.Alışık olmadığım için gözlerime fazlasıyla ağrı yapmıştı,buda bana oldukça feci bir acı vermişti."Mehir!" Birkaç dakika sonra gözlerim sonunda tamamen açıldı.Ve karşımda bir adet Selin gördüm.Mahvolmuş bir Selin."Mehir,Mehir şükürler olsun,uyandın! Şükürler olsun," Elini hızla boynuma sardı,ve sıkıca sarılmaya başladı.Zar zor ellerimi kaldırıp karşılık verdim.Ama hareketlerinden korkuyordum.Çok hızlı hareket ediyordu sanki.Ve buda beni geriyordu.Orta bir hızda kendimi geri çekip yüzüne baktım tedirginlikle."Mehir,ne oldu? Yanlış bir şey mi yaptım?" Sesinin endişesi daha da gerilmemi sağlıyordu."Korkuyorum.Lütfen yavaş hareket et." Gözlerimin içine acı ve hüzünle karışık bir duyguyla baktığında onda hiç görmediğim bir şey gördüm.Evet,bu zamana kadar bütün travmalarımda yanımda olmuştu.Ama arkadaşımın hiç bu kadar korktuğunu görmemiştim.Resmen haykırmıştı uyanmam için.Ama neden bu kadar korkuyordu? Neden bu kadar korkmuştu? "Üzgünüm,tamam bak,hızlı hareket etmiyorum." Ellerini uzatıp bir yatıştırmak adına dediği şeye korkarak baktım."Selin,ne oluyor? Neden bu kadar...Neden bu kadar korkuyorsun?" Fısıltı eşliğinde sorduğum sorulara karşılık sustu.Hiçbir şey demedi.Sadece gözlerime baktı."Selin...Desene bir şey," yoğunlaşan ve içimde alerlere dönüşen korkuyla gözlerine baktım.Zorla yutkundum.Kaçamak bir bakış attı bana.Ve yine sustu.Gözlerinde oldukça görülen şey şuydu; söylemek istediği ama söylemekten fazlasıyla korktuğu bir şey vardı.Ve bundan adım kadar emindim.
Zaten olan korkum,daha büyük bir boyut almıştı.Travmamın tetiklenmesi yine sonrasında bana bir stres bırakmıştı.Ki,arkadaşımın yaptığı hareketler stresimi daha da fazlalaştırıyordu."Selin," Dedim tekrar.Sesim oldukça titrek çıkmıştı.Çünkü bunca zamana kadar her kötü düşündüğüm zamanlarda beni güldürmeyi başarıp,"sana bir şey olmayacak,korkma" derdi.Ve güven verici bir gülüş sunup beni rahatlatırdı.Ama şimdi,o kişiden eser yoktu.Bu korkutucuydu,hemde fazlasıyla. "Ne oluyor,söyle lütfen," sustu yine.Sinirlerim yavaş yavaş bozulmaya başlıyordu."Selin,korkuyorum.Ne olduğunu söyle,lütfen." Sustu.Tırnaklarımı ellerime geçirdim.Hayır Mehir,hayır sakin ol...Sakin ol..."Selin sana neler oluyor dedim!" Bağırışımla hızla irkildi.Gözlerimin içine acıyla,korkuyla,ve büyük bir hüzünle bakıyordu.Ve o böyle baktıkça ben daha da korkuyordum.Ve daha da sinirleniyordum.Olmaz Selin,sen böyle bakma.Nasıl olur o zaman? Nasıl başa çıkarım bu şeyle? "Selin...Bak ben iyi değilim! Bak yalvarırım söyle,söyle lütfen,yalvarırım korkuyorum!" Gözyaşlarım benden habersiz gözlerimden süzülürken ağladığımı yanaklarıma değen sıcaklıkla anladım.Bir adım atıp elimi tuttu tuttu."Canım...Sakin ol," "Olamam!" Deyip hızla çektim ellerimi ellerinden."Söyle,neden bu kadar korkuyorsun? Selin,söylesene!" Gözlerinden bir damla yaş yanağına süzülerek çenesinin altına geldi.Ve oradan da yere düştü.Korkum feci derece de ürkünç bir hal almıştı."Susma! Neden ağlıyorsun? Selin cevap versene! Lütfen susma! Korkuyorum!" Ağzını aralayıp titrek bir nefes çekti içine.Sadece gözlerine bakıyordum.Bir cevap bekliyordum.Çözebileceğim bir cevap,felaketim olmayacak bir cevap bekliyordum...
Bana ve kendine,artık bu işkenceyi çektirmek istemiyordu.Araladı ağzını,ve son kez derin bir nefes alıp zorla çıkan sesiyle konuştu."Mehir..." Dedi gözlerinden yaşlar akarken."Eğer..." sadece ona bakıyordum.Korkuyordum.Alacağım cevaptan o kadar korkuyordum ki."Eğer," "Eğer ne Selin! Eğer ne! Ne olacak?" Derin bir nefes çekti tekrar.Gözyaşları peşinsıra geliyordu."Eğer,bir daha kriz geçirirsen.Yaşama ihtimalin,yokmuş." Dedi.Ve devam etti."Tedavi için çok geç kalınmış.Bir daha insan içine çıkarsan.Bedenin dayanamazmış." Kaskatı kesildim.Sadece ona baktım.Hiçbir şey diyemedim.Bedenim uyuşmuştu.Bir an ortalık sessiz bir hal hal aldı."Ne yani,şimdi ben.İyileşmeye bile çalışamayacak mıyım? Dedim zoraki çıkan sesimle.Dediğim cümleleri sanki ben söylememişim gibi hissediyordum.Kendimi hissetmiyordum.
Devam edecek...
Sizce Mehir iyileşebilecek mi?
Teoriler...
Okuduğunuz için teşekkürler:) 🖤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIM
ChickLitBazen öyle bir çıkmazın içinde hisseder ki insan,kaçmak için bir kapı bile aramaz. Dünya cehennemse,onun kolları cenetti.Nefes alışıma ilk defa bu kadar şükür ettiğimi hatırlıyorum.Bir kokusu var,asla tarif edilemez. "Sakın ümidini kesme." Her şey b...