Elini sırtıma koyup kendine çekti beni.Az önce sıkarak fazlasıyla acıttığım saçlarımı okşuyor,birnevi acısını almaya çalışıyordu.Kulağıma eğildi ve rahatlatıcı bir sesle konuştu."Senin bir suçun yok Mehir,asıl suçlu onlar.Sen bütün suçu neden kendine yüklüyorsun? Ne halde olduğunu görmüyor musun Mehir.Babanın iğrenç bir yaratık olması senin suçun mu? Bu dünyaya gelmen senin suçun mu? Yapma Mehir.Böyle yapma,lütfen.Annen haklı değil Mehir.Sen doğmasanda o zaten babanla illaki evlenecekti.Takıntılı olan bir adam bırakır mıydı annenin peşini? Sen varsın diye bir şey değişmedi.Evet,annen çok zor şeyler yaşamış.Ama sana kin beslemesi için hiçbir sebep yok ortada." Ağlayışım daha da artıyor,boğazımı tıkıyordu.Bunca zamana kadar kabul etmediğim gerçekler yüzüme vurulmuş dengesiz bırakmıştı beni.Ve ben ona tutunuyordum,Ayaz'a.Bırakır mıydı beni?
Bir müddet kaldık böyle,sakinleşene kadar ayrılmadı benden.Bekledi beni sabırla.Burnumu çekip elimin tersliyse yanaklarımı sildim.Gözyaşlarım yanaklarımda kurumuş gergin bir his bırakmıştı yüzümde.Yavaşça geri çekilip çekingen bir şekilde ona baktım."Kusura bakma,öyle sarılmamalıydım." "Sorun yok." Dedi tebessüm ederek.Aynı karşılığı çekingen bir şekilde verip ellerimle oynamaya başladım.Ona sarılarak büyük bir hata etmiştim.Rahatsız olmuş olabilir,ve bunu belli etmiyor olabilirdi.Allah'ım...Çok utanıyordum."Ellerinle oynama utanılacak bir şey yok," "Ha? Doğruyu söyler misin,iç okuma özelliğin falan mı var." Büyük bir kahkaha atıp yüzüme baktı,ve konuşmaya başladı."Hayır,maalesef öyle bir özelliğim yok.Ama mesleğim gereği anlıyorum insanların bu durumlarda nasıl hissettiğini." Deyip göz kırpttı.
Birkaç dakika ben sadece ellerime baktım.O ne yapıyordu bilmiyordum.Konuşacak bir şey bulamıyordum,fakat konuşmak istiyordum."Atakların,ne kadardır varlar?" Dedi birden.Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu.Titrek bir sesle cevapladım."15 yaşımdan beri.Yani,o yaşımdan sonra daha büyük bir boyuta geldi.İnsanlarla iletişim halinde olduğumda oluyor daha çok." Kafasını sallayıp yavaşça elindeki kağıdı masanın üzerine bıraktı.Ve oldukça ciddi bir sesle yüzüme bakıp konuşmaya başladı."Yani sosyal fobi var,ve bu fazlasıyla ileri bir boyuta gelmişti." Kafamı evet anlamında salladım.Boğazını temizlemeyerek yüzüme bakmaya başladı.Kafamı hemen ellerime çevirdim."Mehir," dedi.Ve devam etti."Seni çok iyi anlıyorum.Neler hissettiğini de anlıyorum.Kendini boğuluyormuş gibi hissettiğini,büyük bir çıkmazın içindeymiş gibi hissettiğini.Hepsini." Dedi.Derin bir nefes verip ekledi."Fakat,travma hafife alınacak bir şey değildir Mehir.Eğer iplerini bir kere elinden kaçırırsan,bir daha geri yakalayamazsın." Sertçe yutkundum.Alt dudağımı dişlerim arasına alıp sadece sustum.Onu dinlemeye devam ettim."Ve eğer kendini anlatıp tedavi olmazsan,bunun sonu ölümle bitebilir." Kanım buz kesti o an.Hızla başımı kaldırıp yüzüne bakmaya başladım.Sadece susup suratına korkuyla baktım.Olabilir miydi gerçekten böyle bir şey? Ölebilir miydim?
"O yüzden lütfen,gayret göster.Canın için,ve ilerideki güzel hayatın için.Bu hastalığın seni yıkmasına izin verme." Derin bir nefes alıp devam etti."Ki,inan bana bu hastalıkla hayat geçmez Mehir. Yavaş yavaş öldürür seni." Dikkatle dinledim onu.Gözlerimden akmayı bekleyen gözyaşları eşliğinde ellerime baktım.Nasıl...Lanet olsun.... "Ağlama Mehir,amacım seni korkutmak değildi." Kafamı salladım sadece.Biliyordum çünkü korkutmak istemediğini,o sadece gerçekleri söylüyordu."Şimdi," dedi ciddi bir sesle.Geldiğimden beri ilk defa bu kadar ciddi görmüştüm onu."Bana bu hastalığın seni yenmesine izin vermeyeceğine dair söz ver.Sen koşarsan bende koşarım Mehir,ama sen yavaşlarsan bende yavaşlarım.Çünkü ben senin ne önünde nede arkandayım; ben senin tam yanındayım.Bu yüzden söz ver bana,yeneceksin bu hastalığı.Birlikte yeneceğiz.Söz veriyor musun?" Bir süre bekledim.Yapabilir miydim? Koşabilir miydim? Yenebilir miydim bu laneti?...Belki de olurdu,olurdu değil mi?
Uzattığı eline yavaşça elimi koyup konuştum,"Söz veriyorum." gülümsedi,yüzündeki mutluluğu ve rahatlamayı görmüştüm.Şimdi ise,o ciddi halinden eser kalmamıştı.Gülümsüyordu."O zaman hazırlan,fazla koşacaksın." Tebessüm ettim yavaşça.Evet,hazırlanmam gerekiyordu.Çok hızlı koşmalıydım. "Savaşmayı kabul ettiğin için teşekkürler Mehir." Fısıltı sesim eşliğinde konuştum."Asıl ben teşekkür ederim."
Selinle evin kapısını açıp içeriye adımlamaya başlamıştık.Ayaz beyle olan konuşmamızın ilk başlarında ve ortalarında kendimi aşırı gergin hissetmiştim.Fakat...fakat sonrasında bütün hepsi uçup gitmişti gerginliğimin.Bana verdirdiği sözden sonra kendimi daha güçlü hissediyordum.Neden daha önce tedavi olmak istememiştim ki? Hem hastalığımda bu kadar ileri bir seviyeye gelmemiş olurdu...
Ölebileceğimden bahsetmişti,ve oldukça ciddiydi.Bu hastalağı hayatımdan bir parçaymış gibi görmüştüm,ve çok büyük bir hata yapmıştım bunu düşünerek.Şimdi ise güçlü olmayıp bu hastalığı yenemezsem eğer bütün suç bendeydi.Ve eğer böyle bir şey olursa...Ölecektim.Evet belki yaşamak için bir nedenim yoktu,ama vardı.İnsanoğlunun canı tatlıdır.Mesela,bir şeyi seversin.Onu çok sevdiğin şeyle kıyaslarsın.Ve çok sevdiğin şeyi seçersin.Ama, sevdiğin şeyden de vazgeçmezsin.Ölümde böyle bir şeydi.İnsanoğlu her ne kadar,"Yaşamak için bir nedenim yok,ölsem ne olur?" Desede öyle değildi.Yani anlayacağımız,ölümü çok istesekte,yaşamaktan da vazgeçemiyorduk.
~
Gözlerimi odaya vuran turuncu ışığın yansımasıyla açtım.Bugün hava fazlasıyla açık ve güneşliydi.Diğer insanların gezmek için mükemmel bir günüydü.Peki ya,benim için?
Nasıl dışarı çıkıp mutlu olacaktım? Annesinin ölümüne sebep olmuş biri olarak.Her ne kadar senin suçun yok deselerde vardı.Annemin bana olan bakışlarını bir tek ben görmüştüm,ve o bakışlar aklımın her köşesinde vardı.O hiçbir duygu barındırmayan gözleri...Ben her 'suçum yok' dediğim anda o bakışlar geliyordu gözlerimin önüne.Gece yorgunluktan direkt kendimi yatağa atmıştım.Ayaz bey bugün için dışarı çıkacağımı,ve sosyal hayata yavaş yavaş alışmam gerektiğini söylemişti.Ve,bir mucize gibi hava aşırı güzeldi.Belki de hayatın beni karşılamasıydı bu..?
Zordu evet,hemde fazlasıyla.Ama Ayaz bey'e bir söz vermiştim.Ve sözümü tutmam gerekiyordu.Atak geçirmekten o kadar korkuyordum ki...içim bir tuhaf oluyordu.Nasıl insanların bana bakmasına izin verecektim? Ne yapacaktım,bilmiyordum.Lanet olsun...Çok zordu.
Yatağımdan yavaşça kalkıp odadan dışarı çıktım.Tabii ki pijamalarımı çıkarıp üstüme günlük kıyafet geçirerek.Mutfaktan sesler gelince Selinin kahvaltı hazırladığını anlamıştım.Yanına adımladım ve masaya yavaşça geçip oturdum ki hemen söze girdi."Günaydın,kendini nasıl hissediyorsun tatlım?" Oldukça ilgili bir tavırla sorduğu soruya hafifçe tebessüm edip cevap verdim."İyi." "Çok güzel! Dışarı çıkacaksın değil mi?" Meraklı bakışlarla bakıp sorduğu soruya fısıltılı bir sesle cevap verdim."Evet..." "Hayatın için savaşıyor olman gerçekten muhteşem bir şey Mehir," dedi aniden.Hiçbir şey demeden onu dinlemeye devam ettim."Ve sen,hayatımda gördüğüm en güçlü kızsın.Şu an yaşıyor olman bile senin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor." Benim için böyle düşünüyor olması o kadar mutlu etmişti ki beni...Ona olan minnettarlığım günden güne artıyor,ödeyemeyeceğim bir boyuta geliyordu.O kadar seviyordum ki onu...sonsuza dek kaybetmek istemiyordum.Bu yüzden savaşacaktım,bu hastalığa yenilmeyecektim.Bugünlük son bölüm.Oy vermeyi unutmayın:) 🖤
Kitap hakkındaki görüşleriniz...
Mehir sizce bu savaşı kazanabilecek mi?...
Ayaz sizin gözünüzde nasıl biri?...
![](https://img.wattpad.com/cover/322205793-288-k459512.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIM
ChickLitBazen öyle bir çıkmazın içinde hisseder ki insan,kaçmak için bir kapı bile aramaz. Dünya cehennemse,onun kolları cenetti.Nefes alışıma ilk defa bu kadar şükür ettiğimi hatırlıyorum.Bir kokusu var,asla tarif edilemez. "Sakın ümidini kesme." Her şey b...