İyi okumalar 🖤
Gelen kapı örtülme sesiyle arkadaşım konuştu."Mehir,benim.Selin," "Selin..." Dedim fısıltıyla.Zira,gücüm ancak bu kadarına yetiyordu."Evet,benim.Buradayım," elimde bir el hissettiğimde parmağımı kıpırdattım."Buradasın," "Evet,evet buradayım." Ağlıyordu.Sesi içine kaçmış gibiydi.Kendimden öyle nefret ediyordum ki,böyle biri beni hak etmiyordu.Asla hak etmiyordu."Ağlama..." derin bir nefes alıp hızla konuştu."Ağlamıyorum ki,hadi gözlerini açta gör ağlamadığımı." Yalan söylüyordu.Çünkü benim kendimi suçlayacağımı biliyordu.Beni benden çok tanıyordu."Açamıyorum ama,çok yorucu." Dediğimde bir erkek sesi duydum arkadan."Biliyoruz,ama sen güçlüsün Mehir.Öyle değil mi? Kendine güvenmiyor musun? Hadi,açmaya çalış gözlerini." Arkadaşımın hemen karşında hissettim o sesi.Yakınımdayı.Artık bu durum gerçekten boğmaya başlamıştı beni.Gözlerimi açmak istiyordum.Yarım saat daha bekleyemezdim.Zira,kim bilir kaç saattir burada böylece yatıyordum.
Gözlerime bütün gücümü vererek asıldım.Canım acıyordu ama umurumda değildi.Artık böyle durmak istemiyordum.Devam ettim açmaya çalışarak,elimde olmadan inliyordum.Aşırı acıyordu.Ama pes etmeden devam ettim.Denedim,denedim,ve denedim.
Sonunda,gözlerime dolan parıltıyla yavaş yavaş başardığımı anlamıştım.Çok acımıştı,ama olmuştu sonunda.Beş dakikaya yakındır böyle cebelleştim.Ve ikisinden de ses gelmedi.Fakat elimdeki elle hâlâ burada olduklarını anlıyordum.Daha fazla dayanamayarak gözlerimi tamamen açtım.Lanet olsun, çok acımıştı! "Sonunda!" Diye bir nida koptu arkadaşımın ağzından.Hızla bana sarıldığında oldukça zor bir şekilde sırtına elimi koydum-Ki,hemen yanımda o vardı.Ayaz Bey.
Gülümseyerek bana bakıyordu o güven veren gözleriyle.Zaten onu somurturken hiç görmemiştim.Evet,daha bir kere görüşmüştük.Ama hani bir insana kendinizi yakın hissedersiniz ya,bende kendimi ona yakın hissediyordum işte.Daha bu şeyin adını koyamamıştım ama,onu bir doktordan çok dost olarak görüyordum.Buraya kadar gelmişti,benim için..."Nasılsın bakalım?" Dedi yüzünden gülümsemesini silmeyerek."İyiyim.Sadece halsizlik var biraz üzerimde." Tekrar gülümseyerek konuştu."Merak etme,onlarda kalmayacak." Gülümsedim.Nedense ona baktığımda içimde bitmiş olan ümide bir tohum ekiliyordu.Acaba o tohum bir ağaç haline gelebilecek miydi? Gelecekti değil mi?
"Selin," dedi Ayaz Bey,"Efendim?" Dedi arkadaşım bakışlarını benden ayırmayarak."Bizi,biraz yalnız bırakabilir misin?" Arkadaşım önce Ayaz bey'e baktı.Sonra da bana dönüp,"Tabii." Dedi.Ve çıkmadan önce son kez şunu ekledi."Bir şeye ihtiyacın olduğunda çağır olur mu? Ben hemen dışarıdayım." Gülümseyip kafamı salladım.Yavaşça tebessüm etti ve odadan çıkmak için kapıya doğru adımladı.Birkaç saniye sonra kapı örtülme sesi gelince bakışlarımı Ayaz Bey'e çevirdim.Benimle nekonuşacakt? "Oturabilir miyim?" Diyerek yanımdaki tabureyi gösterince kafamı sallayıp onayladım.Yavaşça oturdu,kollarını dizlerine yaslarak ellerini öne doğru uzatıp birbirine kenetledi.Ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.Tabii ki yüzüne tebessümünü ekleyerek."Her şeyi öğrendim," dedi.İlkten neyden bahsettiğini anlamadım.Ve cevap vermeden dikkatle onu dinlemeye devam ettim."Travma geçirmişsin yine." O anlar aklıma gelince gözlerimde bir ısı oluşmaya başladı."Ve hastalığın,çözümü bulunamayacak bir boyuta geldiğini öğrendim." Sustum sadece.Yüzüm o acı gerçeği tekrar duymamla birlikte buruştu.Halbuki daha birkaç gün önce ona bu hastalığı yeneceğime dair söz vermiştim."Mehir," dedi derin bir nefes alarak.Dikkatle yüzüne baktım."Bana verdiğin sözü tutmak istiyor musun?" Elbette,hemde fazlasıyla.Ama,nasıl olacaktı? Nasıl tutacaktım? Yenilmiştim."Evet,hemde fazlasıyla." Kafasını kaldırıp yüzüme baktı."O zaman,bu hastalığa bir çözüm bulunmuyorsa bizde kendi çözümlerimizi kendimiz buluruz." Dediğinde şokla açıldı gözlerim.Hüzün dolu fısıltılı bir sesle konuştum."Ama,nasıl olacak ki? Bu imkansız..." "Değil," dedi lafımı keserek."Hiçbir şey imkansız değildir." Diye ekledi."Ve sana yemin ederim.Seni iyileştirmek için elimden ne geliyorsa yapacağım.Hatta bir doktorla konuşacağım birazdan.Yeri gelince benden destek alacaksın,yeri gelince de o doktordan.O doktor iyileştiremezse başka doktor,o doktor iyileştiremezse başka doktor.Sen iyileşene kadar böyle devam edecek.Ve ben asla pes etmeyeceğim." "Ama..." "Aması falan yok,bana verdiğin sözü tutmak istiyor musun yoksa?" Dedi."Ya da arkadaşını bırakmak mı istiyorsun?" Yüzümü hüzünle buruşturdum."Hayır,asla.Ama," "O hâlde,aması falan yok," derin bir nefes bırakıp devam etti."Sakın ümidini kesme Mehir.Çünkü eğer sen ümidini kesersen,bu savaş başlamadan biter." Dedi ciddi bir sesle.Neden bu kadar uğraşıyordu yaşamam için? Neden bu kadar çabalıyordu?
Bilmiyordum.Ama tek bildiğim şey içimdeki ümidin büyüdüğüydü.Dediği cümleler içimdeki ümidi büyütürken hüznümü de alıp götürüyordu.Ona verdiğim sözü tutmak istiyordum.Arkadaşımı bırakmak istemiyordum.İçimde kalan son ümide tutunmak istiyordum.Evet belki bu büyük bir aptallıktı,ama bazen aptal olmakta fayda vardı.
Devam Edecek...
Sizce bu ümit imkânsız mı?
Ayaz sizin gözünüzde nasıl biri?
Mehir'in yerinde olsaydınız sizde bu aptallığı yapar mıydınız?
Mehir'in ümidi saçma mı?
Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın.Okuduğunuz için teşekkürler 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIM
ChickLitBazen öyle bir çıkmazın içinde hisseder ki insan,kaçmak için bir kapı bile aramaz. Dünya cehennemse,onun kolları cenetti.Nefes alışıma ilk defa bu kadar şükür ettiğimi hatırlıyorum.Bir kokusu var,asla tarif edilemez. "Sakın ümidini kesme." Her şey b...