Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: Nik Ammar, Guilty Man
Herkesin sustuğunu yüksek sesle dile getirmek en büyük korkusuzluktu ve artık dünya, birçok korkak insanla doluydu.
"Ölüm, en yüksek çığlıktır." Duvardaki cümleye odaklandım, devamı daha can yakıcıydı. "Ölüm bazen de umutsuz bir dilektir." Başımı iki yana salladığımda gözlerimi gökyüzüne doğru çevirdim ve son cümleyi okumaktan kaçındım ama işte orada, zihnimin içinde ezberlediğim şekilde dönüyordu. "Ölüm, büyük bir çığlık ve umutsuz bir dilek olduğunda kimse sizi unutamaz. Biz unutulmayacağız."
BL
Duvara siyah boyayla yazılmış cümlenin bir kısmı silinmeye çalışılmış, kırmızı boyayla karalanmış, bazı yerlerine çarpılar atılmıştı fakat oradaydı. BL örgütü, zamanla büyümüştü, sokaklara yayılmıştı ardından caddelere ve sonra insanlara. Şimdi de herkesin kalbinde bir şekilde yer etmişti.
İnsanlar hükümete yani krallığa duyduğu saygıdan daha fazlasını BL örgütüne duyuyor, ona güveniyordu.
Ve ben BL'yi ilk bilen kişilerden biriydim kanlı bir mendille, bunu neden ilk benim bildiğimi bilmesem de.
24 yaşında ilk cinayetimi işlediğimde zihnime BL kazanmıştı.
Şu an 28 yaşındaydım ve BL adım attığım her yerdeydi.
Üzerimdeki siyah paltoya sarılıp etrafa daha dikkatli bir şekilde bakmamaya çalışarak yürümeye başladım fakat yanımdan geçip gidenler bana bakmamak için bir çaba vermiyorlardı aksine üzerimdeki kıyafetlere bakıp anlam vermeye çalışıyorlardı. Bu caddede benim gibi giyinen bir kadın bulmak neredeyse imkansızdı hatta bir kadın görmek de imkansızdı çünkü ya istismara uğrardınız ya da krallık yanlısı olarak görünür, kaçmalarını sağlardınız.
İkincisi gibi göründüğümü biliyordum.
Sene 2026'ydı, mevsimlerden kış, aylardan Aralık, günlerden Pazartesi. Kar çok erken yağmaya başlamıştı fakat henüz yerlerde tutmamıştı. Giydiğim ince takımlar artık üşütmeye başlamıştı, öyle ki tam evden çıkarken zorla Sinan tarafından sırtıma atılan siyah palto bile ısıtmıyordu.
Ve bugün kalbimin üzerine ilk defa kar yağmıyordu, nedenini ise bilmiyordum.
Uzakta arabaya yaslanmış olan Sinan'a baktım, onun gözleri de duvardaki cümledeydi. Sokaktaki insanlar ise yaslandığı arabaya bakıyor, kimisi yere tükürüyor, kimisi de küfürler savuruyordu. Burada kabul edilmiyorduk, bizler, onlar için hükümetin yani krallığın yanında olan taraftık. Bu mahalle ise tam karşıt görüşteki insanların olduğu yerdi.
Öyle ki polisler bile böyle semtlerden içeriye giremiyordu çünkü hepsi kendi aralarında bir örgüt oluşturmuşlardı. Taşlarla, sopalarla ve bazen silahlarla karşılık veriyorlardı. Ekmek alacak paralarını, silahlara harcıyorlardı çünkü artık dünya seneler öncesi gibi değildi, can güvenliği, açlıktan daha kıymetliydi.
Bir baba, evladını doyurmak için mama almadan önce evladının canını korumak için silah temin etmek istiyordu, işte biz şu an öyle bir dünyadaydık; ben ise buradaki insanlara göre silah temin etmelerine neden olan kişiydim.
Karşı karşıya geçerken bir adamın bizzat bana küfürler savurduğunu işittim. "Kahrolun!" diye bağırıyordu, anlamadığım birkaç kelime daha. "Ölüyoruz, öldürüyorsunuz ve burada bizim yanımıza geliyorsunuz!" Daha hızlı adımlar attım, arabaya yaslanan Sinan ise bana doğru koşup önüme geçti. "Hanımefendi!" diye haykırdı adam, diğer taraftan başka birisi fırladı. "Kaldırımlara bakın, ölüleri bile yerden kaldıramıyoruz çünkü bizim bir mezarlığımız bile yok! Krallık bizim gibileri mezarlığa bile layık görmüyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ LEKE
General FictionYaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk. Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size...