Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?
Çok seviyorum bu bölümü eueueheBu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: Nothing But Thieves, Holding Out for a Hero
Taylor Swift, Blank Space
Mavi Gri, Altüst Olmuşum6 sene öncesi...
Dışarıda sağanak bir yağmur vardı ve Tugay Demir Çeviker'in gözleri akşam güneşiyle beraber ortaya çıkan gökkuşağından ayrılmıyordu. İngiltere'nin havasını çoğu zaman severdi çünkü kapalı havalara kendini daha fazla ait hissederdi.
Ta ki seneler sonra bir avukat ona güneşi gösterip o güneşi sevdirene kadar.
Sol elinde parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı çevirirken dalgın düşüncelerle yanlışlıkla ateşini avcunun içine dokundurdu ve hafif bir inlemeyle beraber elinden sigarası düştü. O zamanlar avcunun içine değen sigara canını yakardı, şimdi kendi avcunun içini bilerek yakıyordu.
"Korkma bu kadar TDÇ," dedi Marco, karşısındaki sandalyede otururken. "Altı üstü bir yanık, ölmedin ya."
Tugay, yere düşen izmarite bakarken sakince yerden aldı ve uzanıp kül tablasında söndürdükten sonra "Sadece dalmıştım," dedi lakin avcunun içi hala acıyordu. Halının üzerinde ufak bir delik oluştu, o deliğe bakarken kapının önünden ses geldi, Marco duruşunu düzelttiğinde Tugay, aynı şekilde oturmaya devam etti.
Birkaç saniye sonra kapı açıldığında içeriye Adnan Atalar, jilet gibi bir takımla girdi; elinde dosyaları tutuyordu, duruşu ciddiydi, saçları dışarıdaki yağmurdan dolayı dağılmıştı ama Marco ve Tugay'ı gördüğünde yüzünde bir gülümseme oluştu. Yorgun ve uykusuz bakışlarının arasından "Çocuklar," dedi. Çocuklar kelimesi basitti, Adnan Atalar'ın ağzından çıktığı zaman anlamlı geliyordu. "Bekletmedim, öyle değil mi?"
Tugay, konuşmamayı tercih ederken Marco omuzlarını dikleştirip "Hayır," dedi. "Biz de laflıyorduk." Aslında Tugay oldukça gergindi ve lafladıkları da yoktu.
Adnan Atalar, göz ucuyla Marco'ya baktı ardından Tugay'a döndüğünde belindeki silahını çıkarıp masanın üzerine bıraktı sonrasında çelik yeleğini ardından ceplerindeki kurşunları boşalttı.
Adnan Atalar'ın aslında iki yüzü vardı; kurucu ve baba.
Ve ikisi de fazlasıyla merhametli bir adamdı.
Marco, boğazını temizlediğinde Tugay'a kaş göz yaptı fakat Tugay, Adnan Atalar'ın yüzüne bakmaya devam etti; baktığı yerde, hemen arkasındaki sehpanın üzerinde fotoğraflar vardı. Bir fotoğrafta Eftalya Atalar tek başına gülümseyerek kadraja bakıyordu. Üzerinde siyah bir elbise vardı, elinde ise rengarenk çiçekler.
Burası Atalar ailesinin İngiltere'deki eviydi, Eftalya Atalar burada, bu evin içinde doğmuştu.
Adnan Atalar, Tugay fark etmeden onun baktığı yönü anladı ardından Marco'ya "Bize biraz müsaade et," dedi. "Benimle konuşmak için İngiltere'ye kadar geldiğine göre senin olduğun yerde konuşmayacaktır delikanlı."
Marco rahat bir şekilde ayağa kalktı ardından başıyla selam verip Tugay'a da kaşlarını kaldırdı ardından odadan rüzgar gibi çıkıp gitti.
Tugay çok iyi biliyordu, Marco kapıyı dinleyecekti.
Adnan Atalar da bunu bildiği için masasının üzerindeki bilgisayarını açtı ve geriden çalabilecek sert bir şarkı açtı. İkisinin de bakışlarından Marco'ya engel oldukları belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ LEKE
Ficção GeralYaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk. Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size...