30. AYNANIN İKİ YÜZÜ

523K 39.6K 112K
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Öpücükler.

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Emre Aydın, Buralar Yalan
Mert Demir, Ateşe Düştüm
Marco Brena, Soldier Of Fortune

3 AY SONRA...

İNGİLTERE

Kitaplar, insanların kaçıp saklanmak istedikleri değil, saklandıkları yerden özgür kalmalarını sağlardı çoğu zaman.

Gerçeklerin yüzünüze tokat gibi çarptığı kitaplar vardır, o kitaplarda bazı cümleler hiç eskimez, değişmez, her gördüğünüzde defalarca altını çizersiniz. Çünkü sizi büyütür, gerçeği gösterir, saklandığınız yerden özgürleştirir, yalnız olmadığınızı hissettirir.

Belki de tam da bu yüzden, yirmi dokuzuncu kez, aynı cümlenin altını çiziyordum.

"İtiraf edeyim hâlâ umutluydum," diyordu, kitapta ve devam ediyordu. "Şimdi Tanrı'ya şükür hiç umudum kalmadı."

Sayfa 33, Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo.

İnsan bazen umutlu, neşeli, huzurlu insanlar görmek yerine umudu tükenmiş, kendisi gibi bitap düşmüş birilerini görmek istiyordu, onların varlığına inanmak istiyordu. Bu bir kitap karakteri, herhangi bir kitaptaki cümle bile olsa.

Bu kitaptaki cümle, beni üç aydır yalnız hissettirmeyen tek dayanaktı. Victor Hugo beni yalnızlığımla baş başa bırakmadı, yalnızlığımda yanıma oturup bir cümleyle bana sarıldı, ben de yalnızım diyerek. İşte bu yüzden kitaptaki mutluluklardan ziyade mutsuzluklar da insanı ayağa kaldırabiliyordu. İnsanı saklandığı yerden çıkarıp bir tokat gibi yüze çarpabiliyordu.

"Mermaid," dedi, kütüphane sorumlusu, George. İngiliz aksanı ve akıcı İngilizcesine alışmakta zorlanmamıştım fakat bazen kelimeleri beni zorlamak için öyle bir döndürüyordu ki kaşlarımı çatmama neden oluyordu. Ellili yaşlarındaki adam, sevecen bir şekilde masaya doğru eğildi. "Vakit gece yarısını geliyor, ne zaman çıkacaksın?"

Başımı, kitaptan kaldırıp gözlerimi kırpıştırdım. "Gece yarısını geldiğini fark etmemişim," diyerek yalan söyledim. Kolumdaki saate baktığımda on ikiye on vardı. "Ah ya," dedim gözlerimi kısarak. "Sanırım yine burada kalmam gerekecek."

George şüpheyle bana baktı ardından geriye çekilip ellerini cebine yerleştirdi. "Burada kalmanda hiçbir mahsur yok," dedi rahat bir şekilde. "Fakat arada sırada evine gitmen gerekiyor." Dikkatli bir şekilde bana baktı. "Ayrıca gözlerin çok yorgun bakıyor, en son ne zaman uyudun?"

En son ne zaman uyudum? Hatırlamıyordum. Sahiden de hatırlamıyordum. Çoğu zaman uyumak bile istemeyerek yenik düşüyordum ve maalesef defalarca defalarca ve defalarca aynı kabusu gördüğüm için gözlerimi açıyordum.

Derin bir nefes verip kitabı kapattım. "Çok uyuduğum zamanlar da yorgun bakabiliyorum." Gülümsemeye çalıştım ama elbette ki inanmadı. "Ardiyedeki koltuğu seviyorum, çatı katı keyif veriyor."

Hayır, çatı katındaki eskimiş ve artık tuşları düşmüş piyanoyu saatlerce izlemeyi seviyorum fakat bunu bilmek zorunda değilsin, bunu kimse bilmek zorunda değil.

Hayır, vardı elbet bir nedeni, vardı elbet bir izi, vardı elbet bir lekesi fakat vardı da bir terk edişi.

"O ardiyede fareler var!"

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin