25. KAYIPLAR

745K 46.6K 203K
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın olur mu?

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Cem Adrian, Kül
Sam Tinnesz, Bloody City
Derinlerde, Mark Eliyahu-Cem Adrian

5 sene öncesi

Ölüm Timi'ndeki herkes çocukluktan itibaren eğitiliyordu. Kimisi silahları kullanmak konusunda, kimisi dövüşte, kimisi stratejik zekasıyla, kimisi de acımasızlık. Hepsinin ise ortak tek bir noktası vardı.

Savaşmak.

Kum saati amblemi, Ölüm Timi'nin kurucusunun çocukken annesi gözlerinin önünde ölürken zamanın geriye doğru sayılmasıyla ortaya çıkmıştı. Şu an oluşturulan Krallık, henüz büyümemişken kurucunun annesini öldürmüştü.

Zaman, düşmanların ölmeden önce karşılarında akıp duran bir kuma dönüşmesine neden olmuştu, biliyorlardı yok olacaklardı ve Ölüm Timi bir nefes gibi onlarla beraberdi. Ölmek üzerelerdi, zaman dolacaktı ve onların yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu hem çok çaresiz hissettiriyordu hem de kurucunun intikamını içeriyordu.

Ölüm Timi, savaşmak için her şekilde hazırlanmıştı, tek eksiklikleri vardı: Tugay Demir Çeviker.

Ve o gün, kapılar açıldığında içeri giren kişi, Tugay Demir Çeviker'di.

Üzerinde yine pilot üniforması vardı, iki kolu da sağlamdı ve gözleri bir katil gibi değil, genç bir adam gibi bakıyordu ama zaman onu da acımasız birisine dönüştürecekti.

O içeri girdiği anda, kimse onu tanımıyordu ama zamanla ülkeye meydan okuyan birisine dönüştükçe Ölüm Timi'ndeki herkes de ona saygı duymaya başlayacaktı.

Tugay'ın gözleri Marco'yla kesiştiğinde bu ikinci karşılaşmalarıydı ama ilk defa bir masada karşılıklı oturacaklardı. Birbirlerine çok kısa bir an baktılar, Marco gülümseyerek elindeki mandalinayı soymaya başladı, Tugay ise çenesini havaya kaldırdı. "Al," dedi en sonunda Marco, mandalinasını soyduktan sonra. "Vitamin, iyi gider."

"Mandalinalara olan aşkın nereden geliyor?"

"Trajik bir hikayeden," dedi Marco. "Fakat ben trajik hikayelerimin acısını yaşamak yerine ondan keyif alırım, bu şekilde canımı daha fazla acıtabiliyorum, canım acıdıkça da büyüyorum." Gülümsediğinde gözlerinde aslında acı vardı ve Tugay bunu çok net bir şekilde görmüştü. "Öyle bakma bana TDÇ, korkutucu görünüyorsun, sen hiç gülümsemez misin?"

"Gülümseyecek pek bir şey yok," dedi Tugay ardından sandalyeye oturup rahat bir şekilde yayıldı. "Burada ne işim var?"

Marco, soruya cevap vermek yerine dikkatli bir şekilde Tugay'ın yüzüne baktı ardından "Eftalya Atalar'a gülümsüyorsun ama," dedi dikkatli bir sesle.

Tugay ne kadar rahat bir oturuşta olursa olsun, kasıldığını hissetti. "Bu da nereden çıktı?"

Marco, öne doğru eğildi, elindeki mandalinayı masanın üzerine bıraktı ardından gözlerini kısarak "Gülümseyeceğin hiçbir şey olmamasını tercih ederim bu yolda," dedi. "Fakat senin aklın karışık gibi görünüyor. Nedeni de bir kadın olacak."

Tugay, kelimeleri seçmeye çalışarak "Ben mantığını dinleyen bir adamım," diye yanıtladı. "Duygular bana yön veremez."

Marco gülmeye başladığında yeniden sırtını yasladı, önündeki mandalinayı havaya attı ve geri eline alırken "İleri görüşlü biriyimdir," diye mırıldandı. "Ve Eftalya'nın senin zaafına dönüşeceğinden neredeyse eminim."

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin