35. DAVET

572K 33.6K 90.4K
                                    


Selaaammm, bildiğiniz üzere geçen hafta bilgisayarım çöktüğü için bütün emeklerimin gitme ihtimali vardı, neyse ki kurtarabildik, belgelerime hiçbir şey olmadı. Defalarca teşekkür ettim, biliyorum ama son bir kez daha dua eden, iyi enerjilerini gönderen herkese minnet duyduğumu söyleyeyim. Benden daha çok sizin sevginizin payı vardır bir mucize olduysa. Benim için gerçekten çok önemliydi.

En uzun bölümlerden birisi, detayları atlamadan okursanız sevinirim, labirentte gibi hissedebilirsiniz ehehe oy ve yorumlarınızı esirgemeyin olur mu, ltfn, öpücükler.

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Hotline, Billie Eilish
Waste, Kxllwxtch
Muse, Supermassive Black Hole

Birinin sözlerine mi güvenirdiniz, gözlerine mi, hissettirdiklerine mi?

Herkes ilk önce sözlere inanır, onlara güvenir çünkü gözlerden ve hislerden önce dilin söyledikleri etkilidir. Sizi hiçbir zaman bırakmayacağını söyleyen birisine inanmak her zaman en saf duyguyla gerçekleşir. Veya sizi sevdiğine inanmak. Çünkü insan, henüz yalanla tam anlamıyla tanışmadığında kanmayı seçer; cümleler ise en etkili silahtır kanmak için.

Bu yüzden kime sorarsak soralım, ilk güven kırıklığının birinin cümlelerine inanmaktan geldiğini söyler.

İkinci evre birinin gözlerinin içinde gördüklerine güvenmektir. Sizin güçlü olduğunuzu söyleyen birisi acıyan gözlerle bakarsa ona asla inanmazdınız fakat gözlerindeki güç, size de yansıtılırsa bakışların yalan söylemeyeceğini düşünürdünüz. Cümlelere inanıp hayal kırıklığına uğrayan birisi ikinci olarak o bakışlardaki doğruluğa güvenir.

Ve günü geldiğinde o gözlerin de yalan söylediğini öğrenirseniz bu çok büyük bir yıkım olur, inkar başlar, aksine kendini inandırma aşaması olarak devam eder fakat en sonunda kabulleniş gerçekleşir.

Çünkü insanlar bazen bakışlarında bile kendine olan duygularını gösterecek kadar kendinlerine güvenirler.

Üçüncü evre, en büyük yıkım ve felaket hislerinize dayanarak güvenmektir çünkü bu karşınızdakinden ziyade artık sizinle de alakalıdır. Sadece sözler değil, sadece bakışlar da değil. Bir dokunuş, bir alkış, bir gülümseme, bir destek, bir düşüşte elden tutma. Hepsi sizin o kişiye ya da kişilere güvenmenizi sağlar.

Ama ben yanlış hissetmiş olamam diyerek kendine öfkelenmeye başlarsın, karşınızdaki kişi ise çok rahat bir şekilde bunun sizinle alakalı olduğunu söyleyebilir.

En büyük yıkım olmasının nedeni ise hayatınız boyunca bir daha asla güvenmeyeceğiniz ve belki de doğru hissetseniz bile kendinize inanmayacağınız içindir.

Bir insanın kendini bile kandırdığını fark etmesi biraz da kendine güvenmemesi demekti; dünyanın hem en sarsıcı hem de en gerçek yüzleşmesi.

İki evreyi yaşamıştım. İlk önce çocukken cümlelere inanmıştım. Herkesin çocukluğunun ilk güven kırıklığı vardır, asla unutulmazlar.

Benim ilk güven kırıklığım annemin bana beni sevdiğini söylemesiydi. Beş yaşındaydım, akşam yemeği yiyorduk ve annem gözlerini babamın üzerinden alamıyordu çünkü evlilik yıldönümleriydi. Çok basitti, çok sıradandı, masadan kalkarken babam yanağımdan öpüp seni seviyorum demişti ve annem ilk kez, babam gibi beni kendine çekmiş, öpmek yerine sarılmış ardından beni sevdiğini dile getirmişti. Seni seviyorum değil, seni sevdiğimi biliyorsun değil mi, demişti. Bu cümlenin kibrini bu yaşımda fark edebiliyordum ama o yaşımda fark edebilmem imkansızdı.

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin