Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Fesfeeenaaa bir bölüm sizi bekliyor, sindirerek okuyun efenim detaylar derin şünkü.
Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: sia, unstoppable
Hotline, Billie Eilish
Karliene, Walk With The Devil
tutuşmuş beraber, melike şahinYenilmek ve kazanmak arasında çok ince bir çizgi vardı ve biz öylesine çok o ince çizginin üzerinde yürümüştük ki şimdi düşebileceğimizi hissediyordum.
Yine de ölürsem babam benimle gurur duyardı, onurlu bir ölüm olduğu için. Boyun eğmeden, bir çocuğun gözünden dünyaya bakıp onu anlayarak, çaresizlikle ama yine de kanımın son damlasına kadar savaşarak.
Başımın arkasında birleştirdiğim ellerimi yavaşça hareket ettirdim ve parmaklarım yüzüğüme doğru kaydı. Gözlerimi kapattığımda birkaç saniye nefesimi verdim; geri aldığımda ise bana mutluluğu bahşeden bu yüzüğün içinde zehir olmalıydı diye düşünmek gözlerimi doldurdu. Korku değildi, güzelliğin içinde bile zehri bulaştırmak istemek beni kötü hissettirmişti.
Gözlerimi geri açtığımda gözlerim sakin bir şekilde Tugay'ın sağ eline kaydı, yüzüğü yoktu elbette. Ama bir yanım öyle iyi biliyordu ki o zehirli yüzüğü yanından bir an bile ayırmadığını. Çünkü o Tugay Demir Çeviker'di; gururu tanıdıktı, babama benziyordu.
Çok kısık, belki de asla duyamayacağı bir şekilde sanki aklından geçenleri biliyormuşçasına "Zehri benimle paylaşacaksın," dedim, nefes bile almadan, dişlerimin arasından.
Tugay'ın beni duyduğunu yutkunmasından anladım, o da gözlerini kapattı ve geri açtığında bakışlarındaki sert ifade yerini yenilgiye değil, belki de kurtuluşa bıraktı.
İkimiz burada savaşmazsak eğer onurumuzla ölecektik; o zehri birlikte içecektik ve ben babamın kaderini yaşayacaktım.
X'in bakışları, Nida'nın üzerinde gezinirken merhamet kırıntısı aradım ama merhamet yoktu; çantasından dökülen oyuncak için de yoktu ve Nida'nın o masum sorusu için de öyle. Gülümsediğinde bu belki de Nida için bir umut demekti ama biz çok iyi biliyorduk, bir çocuğu bile aşağılıyordu.
İlk başta neden savaş bile vermediğimizi anlamamış olmalıydı ama şu an, Nida'nın o cümlelerinden sonra hepimizin amacını çözmüştü.
Yarım adım attığında Nida'ya doğru yaklaştı ve Tugay, koruma içgüdüsüyle hareket ettiğinde X'in arkasında duran adam silahı direkt Tugay'ın alnına doğru hizaladı. Bir nefes bile alması şu an onun yok olması demekti.
"Nida," dedi X, sevecen görünmeyen çalışan bir ses tonuyla lakin kötü bir oyun kurucusundan başka hiçbir şey değildi. "Beni özlemediğini söyleyemezsin, öyle değil mi?" Her şeye bir cevabı olan Nida, sessizce X'in yüzüne bakarken Tugay'ın çenesi kaskatı kesilmişti. "Benden korkuyor musun?" Nida'nın gözleri ona ardından arkasındaki adamlara ve silahlara kaydı; o kadar da saf bir kız çocuğu değildi hatta belki de bizi anlıyordu ama o silahlara bakarken gördüğü, bakışlarındaki ifade Tugay'ın anlatmaya çalıştığını bana gösterdi.
Bir çocuk için iyi bir insan ya da kötü bir insan olmanın anlamı yoktu; katildik.
"Seninle gelmek istemiyorum," dedi Nida ağzının içinde kısık bir sesle. "Çünkü sen iyi bir insan değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ LEKE
General FictionYaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk. Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size...