28. TUTKUNUN NOTALARI

886K 43.3K 120K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? :')

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Skylar Grey, Eminem-Kill For You
Rachel Portman, Pawprints
Ludovico Einaudi, Experince (Tugay'ın piyanoyla çaldığı beste)
Teni Tenime, Sena Şener

Zaaf, hiç iyileşmeyecek bir yara gibidir, bir kere gösterdiğinizde gizlemesi imkansızdır ve düşmanınızın ilk hamlesi daima o yarayı daha fazla derinleştirmektir.

Ya o yarayı yok etmek gerekir ya da o yarayı gizlemek. Yok etmek için o zaaftan vazgeçilmelidir, gizlemek için ise o yaranın kanamasına izin verilmelidir.

Yaranın iyileşmesi ise bağlılıktan vazgeçtiğinde gerçekleşir.

Anlamıştım, ben Tugay Demir Çeviker'in zaafı olmuştum, en başından beri üstelik. Bundan olmalı ki, herkes ona silah doğrultmadan önce ilk önce o silahın namlusunu benim şakağıma dayıyordu.

Tugay benden vazgeçerse yok olurdum, zaafı olmadığımı söylerse canımı yakarlardı, benden vazgeçerse aramızdaki o bağ kopardı.

Belki bu yolda ben olmasaydım işi daha kolay olacaktı lakin beni seçen de oydu, zaafına dönüşeceğimi bilmediğini sanmıyordum. En başından beri, ben ondan bihaberken bile onun avukatıydım kafasının içinde.

Asıl önemli ve zor olan ise zaafını ne olursa olsun, her şeye rağmen koruyabilmekti.

Enseme dayalı soğuk namlu ölüm demekti, Tugay'ın ela gözlerindeki ifadede ise koruyucu bir adam vardı. Ne olursa olsun, her şeye rağmen seni koruyacağım der gibi bakıyordu.

Fakat bir gün, o namlunun ucundaki kurşunun beni öldürebileceğini ve bunun Tugay'ın gözlerinin önünde olma ihtimalini düşünmeden edemiyordum. O zaman zaaf yok olurdu, zaaf vazgeçilmeden yok olursa o zaafa sahip kişi de ölürdü.

Benim ölümüm, ikimizin ölümü demekti. Her anlamda.

"Tugay Demir Çeviker," dedi X, enseme daha fazla silahı dayarken. Sonrasında güldü ama gülüşü eskisi kadar rahat değildi. "Elim tetikte, namlu sevgilinin o güzel başına yaslıyken fazla cesur konuşmuyor musun sence de?"

Tugay, gözlerini benim gözlerimden ayırdığında yüzündeki gülümseme ürpertici bir hal aldı. Geriye doğru bir adım attı ardından bir adım daha ve sonrasında rahat bir şekilde kendisini odadaki ahşap sandalyeye bıraktığında bir ayağının bileğini dizine yasladı, sırtı rahat bir hal aldı. Cebinden sigarasını çıkarıp yaktığında gülümsemesi bir an bile silinmedi. Bütün bunlar olurken de benim ensemdeki o namlu daha fazla yaslanıyordu.

"Ben," dedi Tugay, sigarasından bir duman çektikten sonra. "Cesur bir adam olmasaydım bu yola çıkar mıydım sence?" Gözlerini kıstı, duman yüzünü örtüyordu. "Beni tam anlamıyla tanımadığını düşünmüyorum, biliyorsun beni ama bilmediğin başka bir şey var." Dişlerini göstererek güldü, sigara dudaklarının arasındayken diliyle hareket ettirdi. Parmaklarının arasına izmariti yeniden sıkıştırdı. "Senin kafanın içinde dönen tilkileri ben besleyip sana gönderdim, bu yüzden nasıl bir yol izleyeceklerini en iyi bilirim."

X hareketlendi, hemen yanıma geçtiğinde silah da onunla aynı hizada ilerledi, bu kez namlu şakağıma dayandığında yutkundum ve çenemi havaya kaldırmaya çalıştım fakat X'in parmağı tetikte hareketlendiğinde ölümün aslında nasıl yakınımda olduğunu gördüm. Tek bir hamleye bakardı, eğer Tugay'ın bir planı olmasaydı, ben şu an ölüydüm. Hayatım, bir bıçak sırtında ya da ince bir ipte değildi, ben artık kurşunların ortasında yaşayan bir kadındım.

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin