10. MAHKEME

842K 54.6K 226K
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Keyifli Okumalar!

Şarkılar: Yüksek Sadakat, Katil Maktül
Being Evil Has a Price, Heavy Young Heathens

4 sene önce...

Tugay Demir Çeviker'in son özgür günleriydi ve onun için özgürlük, canından daha kıymetliydi.

Acı bir kahve, kahvenin içine birkaç damla votka, o zamanlar sağlam olan sol elinde bir sigara ve önünde kitap.

Victor Hugo, Bir İdam Mahkumunun Son Günü.

Cümlelerin altını çizmekten hoşlanmazdı çünkü eskiyen hayatın yanında kitapların eskimesine tahammül edemezdi fakat sevdiği cümlelerin sayfaları, satırlarıyla beraber daima ilk sayfada yer alırdı. Bu kitabın da sevdiği cümleleri ilk sayfasında tek tek yazılmıştı.

Kahvesinden bir yudum aldı ardından kütüphanenin açık alanındaki insanların tek tek yüzüne bakarken üzerine giydiği siyah kazağını düzeltti. Hava soğuktu, kış gelmek üzereydi ve genelde insanlar bu soğuk havalarda içeride çalışmayı uygun görürdü ama kendisi gibi soğuktan veya gökyüzünden hoşlanan insanlar açık alanda oturmayı daha çok seviyordu.

Yanındaki sandalye yavaşça çekildiğinde bakışları karşısına döndü, kimin geldiğini biliyordu bu yüzden o kişiye bakma zahmetine girmedi. Gözleri karşısından çaprazına kaydığında yüzünde tebessüm oluştu ardından bir kağıt alıp onunla oynamaya başladı.

"Son günlerde bu kütüphaneye çok sık geliyorsun," dedi Giray yorgun bir sesle. "Bekleseydin de bir sabah olsaydı."

Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu, Tugay o an bunu fark etmiş olacak ki bakışları gökyüzüne doğru kaydı. Yüzünde gelecekte oluşan izlerinden pek yoktu fakat çocukluk izleri elbette ki yerindeydi.

"Benim için sabah oldu," dedi Tugay yarı alaylı, yarı ciddi Giray'a dönüp bakarak. "Yine mi çok içtin sen?"

Giray, gözlerini açtı. "Sadece birkaç şişe." Tugay güldü ve yeniden kâğıda döndü. "Derya seni sordu." Tugay'ın gülüşü anında bıçak gibi kesildi. "Sana ulaşamıyor, günlerdir sorup duruyor, bir şekilde dönüş yapsan."

Tugay, gözlerini kıstı, kağıda bakmaya devam etti ardından "Hayır," cevabını verdi net bir şekilde.

"Başımın etini yiyor," dedi Giray öfkeyle. "Durmadan tepemde dikiliyor, sürekli arıyor, haber gönderiyor, o kadar sıkıldım ki..."

"Hayır." Tugay, sert bir şekilde Giray'ın sözünü kestiğinde bakışları da ona döndü. "Kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurmayacağımı artık anlaması gerekiyor."

"Neden?" Giray, oturduğu sandalyeden öne doğru eğildiğinde kaşlarını çattı. "Biliyorum, ona aşık değilsin ama aylardır hayatındaydı ve iyi anlaşıyor gibiydiniz. Her ne yaptıysa bunun affedilmeyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum."

"Giray," dedi Tugay. "Benim bu hayatta affetmeyeceğim ikinci şey nedir?"

Giray, başını omzuna doğru yatırdı ardından şaşkınlıkla nefesini verdi. "Yok artık."

"Beni aldattı," dedi kendinden emin bir sesle. "Ve bunu anlamadığımı sanıyor. Hayatımdaki kimseye hata yapmam ama güvenimi zedeleyen herkesi hayatımdan çıkarırım. Söyle ona, benden uzak dursun yoksa cümlelerimin altında kalır." Giray daha fazla şaşırdı. "Ve evet, eminim, sakın bunu sorgulama."

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin