Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? En uzun bölümlerden birisi.
Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: Madrigal, Kelebekler
Team, LordeBen Eftalya Atalar, aklımı tamamen kaybettim, sebebi kalbim fakat korkak kalbimin nerede olduğunu bilmiyorum.
Ben Eftalya Atalar, sahiden de aklını kaybetmiş bir kadınım, hayatımın yazılı olduğu defterde bugünden sonra her cümle, bir sonraki cümlede neler olacağı tahmin edilemeden yazılacak, biliyordum.
Ben Eftalya Atalar. Kendime itiraf edemediğim her gerçek için gün geçtikçe daha fazla delireceğim.
Ve ben Eftalya Atalar, elimde bir bıçak taşıyor, tam göğüs kafesime yaslıyor, kalbimi delip geçeceği anı bekliyorum.
Aldığım nefes, yutkunuşum, hissettiklerim... Hepsini Tugay'ın gözlerinde görebiliyordum ve artık emindim, önceden ne görüyordu bilmiyordum ama artık beyaz lekeleri olan bir avukattan çok daha fazlasını gördüğüne emindim.
Kerem Karaman'ın babasını öldürürken değil, seram yanarken değil, televizyon kanalına karşıt bir düşünceyle çıkarken değil, BL örgüt lideri olurken değil, Krallık'ı kandırırken değil, çenemi kaldırıp herkese meydan okurken değil, kurşunlardan Tugay'ı korurken değil, koyu elbiselerden çiçekli elbiselere geçerken değil, gülümserken değil, ağlarken değil, kavga ederken değil, onu... onu öpmek isterken değil, eğer bunu anlıyorsa utanç vericiydi ama buna sonra utanabilirdim, evet, onu öpmek isterken değil asıl şimdi gerçek Eftalya Atalar'ı görüyordu.
İkimiz masanın iki yanında karşılıklı duruyorduk. Birileri bizi dinliyor ya da izliyor olabilirdi ama bunların bir önemi yoktu. Biz zaten yeterince ifşalanmıştık, Tugay'ın istediği de buydu. Hoş, eğer izleniyorsam kimse de içeriye girip o bıçağı elimden almaya yeltenmemişti. Belki de içten içe Tugay'ın ölmesini diliyorlardı.
Şimdi üçüncü seçeneği seçerse bıçağı saplayabilir miydim? Kendimi öldürebilir miydim? Cevabı yoktu, tek bildiğim hak ettiğim bir sonu gerçekleştirmek ya da yazmaktı. Elbette içten içe onun benim ölmeme göz yummayacağına emindim, şu an sapla dese bıçağı kahkaha bile atabilirdim şaşkınlıkla. Belki de ben saplardım bıçağı ama onun söz bile umurunda olmaz, ölmezdi. Zaten bu ihtimale inansam elimde bıçak olmazdı.
Ben Tugay Demir Çeviker'e canımı ne olursa olsun koruyacağı konusunda güveniyordum, bununla da bıçak kalbime dayalıyken yüzleştim.
Gözleri bıçağın üzerinde gezinirken sanki nefes almıyor gibiydi. Aklından fikrinden o an ne geçiyordu, duymak isterdim ama bakışları gözlerime tırmandığında duymaktan öte gördüm, tamamen bozguna uğradığını.
"Sapla desem," dedi kısık bir sesle. "Saplayacak mısın o bıçağı?"
"Evet." Hiç tereddütsüz verdiğim yanıtla tam gözlerinin içine baktım. "Bir an bile düşünmeden yapacağım bunu, cesaretim var buna."
Tugay'ın gözleri kısıldı, ela bakışlarına vuran sarı ışık kehribar bir renkte görünmesine neden oldu. "Çok cesursan bana saplasana," dediğinde hareket bile edemedim ama yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu. "Eğer o bıçağı yirmi dokuzuncu kişi olduğum için kalbine yaslıyorsan bana saplaman gerekir çünkü sen ölürsen, ben yine yapacağımı yapıp öldürürüm kendimi öyle değil mi?" Kaşları havalandı. "Yine istediğine ulaşıp ölen bir Tugay. İstediğin bu değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ LEKE
General FictionYaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk. Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size...