Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, olur mu?
Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Keyifli Okumalar!
Şarkılar: Cem Adrian, Aylin Aslım-Herkes Gider Mi?
White Winter Hymnal-Fleet Foxes5 sene öncesi...
O gün hava güneşliydi, mevsim bahardı ve caddelerde güzel çiçeklerin kokusu hakimdi. Çocuklar sokaklarda dondurmalarını yemeye başlamıştı, sokak sanatçıları kaldırımlara oturmuşlardı, liseliler okuldan çıkıp direkt eve gitmek yerine korkusuzca sokaklarda dolaşabiliyorlardı.
Herkes seneler sonra başına geleceklerden habersizdi.
Eftalya Atalar bitirme tezini vermiş, üniversitenin son basamağını tamamlamak üzereydi; yüzündeki keyifli bir gülümsemeyle caddede yürürken en sevdiği mevsimin bahar olduğunu düşünüyordu; nedeni elbette ki çiçeklerdi.
Adnan Atalar'ın bakışları ofisindeki pencereye doğru kaydığında odasını vuran güneş ışığına seneler sonra hasret kalacağından habersizdi, demek zor olurdu. Bir gün o karanlığa sürgün edileceğini elbette ki biliyordu çünkü felaketlerin geleceğini ilk önce bilenler, her zaman o ülkeyi yönetenler olurdu.
Odasının kapısı çaldığında bakışlarını pencereden ayırdı ve kısık bir sesle "Gel," dediğinde kapı açıldı. Aynı anda Adnan Atalar da ayağa kalktığında içeriye giren genç delikanlıya baktı, başıyla selam verdi ardından "Kapıyı kapat," dedi net bir sesle. Genç delikanlı kapıyı kapattı, küçük adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü ve kaşları havada Adnan Atalar'ın yüzüne baktı.
Adnan Atalar bir şeyler söylemeden önce ilk önce ofisinin dışarıya açılan perdelerini uzaktan kumandayla kapattı, içerinin görünmesini tamamen engelledi ardından başka bir kumandayla odanın kamerasını da kapattı. En son elini masanın altına yerleştirdiğinde ve küçük bir cihaz çıkardığında bu ses dinleme cihazıydı. Onu da etkisiz hale getirdi.
Başını salladığında genç delikanlıya eliyle kulaklık işareti yaptı. Genç "Kimse beni dinlemiyor şu anda," dedi hem sorgulayan hem de meraklı bir ses tonuyla ve bir kez daha odanın içinde gözlerini gezdirdi. "Bir problem mi var? Beni neden çağırdınız?"
Adnan Atalar, normalde güvenmezdi ama o an, o genç delikanlının bu sözüne inanmıştı. Ellerini masanın üzerine yerleştirdi ve "Tugay Demir," dedi başını sallayarak. "Tugay Demir Çeviker, öyle değil mi?"
Tugay Demir'in üzerinde pilot üniformaları vardı, sol eliyle pilot şapkasını sıkıca tutuyordu. Saçları taranmıştı, yüzü tıraşlıydı, beyaz gömleği ütülüydü.
Ve sol kolu sağlamdı.
"Evet," dedi Tugay yine sorgulayan bir sesle. Karşısındaki kişinin muhalefetin milletvekillerinden birisi olduğunu biliyordu hatta öyle ki, çok daha fazlasına bile hakimdi. Onu hapishaneye atmak için çaba verdikleri hatta onu yok etmek için ellerinden geleni yaptıklarına da.
Sadece bu kadar da değildi, Adnan Atalar'ın kızını da tanıyordu, bütün bu olaylardan ayrı, bütün bunlardan çok çok daha farklı sebeplerden. Bütün bu karanlıklardan daha aydınlık nedenlerle.
"Oturmak ister misin?" diye sordu Adnan Atalar, odasındaki deri koltuğu göstererek.
"Hayır," dedi Tugay direkt net bir sesle. Gelecekte sırtına yediği darbelerden duruşunun değişebileceği düşünülebilirdi fakat Tugay'ın geçmişte omuzları daha düşüktü. Güçlü doğmazdık, zaman ve yaşadıklarımız bizi güçlendirirdi. Tugay, yediği darbelerle güçlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ LEKE
General FictionYaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk. Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size...