58.Bölüm: Ayçiçeğini Kirleten Toprak

849 41 14
                                    

58.Bölüm: Ayçiçeğini Kirleten Toprak

İki tim operasyon alanına varalı birkaç saat olmuştu. Masanın önünde, ayakta projeksiyonda ki kamera görüntülerini izlerken, telsiz konuşmalarına da an ve an şahit oluyordum.

"Şafak1- Şafak girişte dört kişi." keskin nişancıları konuştuğunda, başlarında ki üsteğmen, "Görüş var mı?" dediğinde "Olumlu." diyerek onaylamıştı. Ele başının olduğu yer bir depoydu. Çok büyük değildi ama küçük de görünmüyordu. Bunun öncesinde birkaç yan yana depoyu kontrol etmeleri, tuzaklanan bombaları atlatmaları gerekmişti.

Ve tabiri cazise belimden aşağı dökülen terlerin hiçbir karşılığı olamazdı. Onlar orada canlarıyla mücadele ederken, ben burada nefesimi tutuyordum. Etrafını sarmışlar giriş için komut bekliyorlardı. "Sessizce içeridekilere katılacağız.

Kapıdakileri görebilen başka biri var mı?" üsteğmenin tekrar konuşmasıyla "En sağdaki görüşümde." ve "En solda ki görüşümde." cevaplarını almıştı iki farklı kişiden. "Nişanlı orta ikili sende, diğer ikili sizlerde. Arkadakiler siz bekliyorsunuz. Eğer arkadakiler hareketlenirse indirip bize katılırsınız. Hepiniz oradan ayrılmayın. Arka kapı her zaman ilk çıkıştır." dediğinde herkes onaylamıştı.

"Nişanlı, atışınla." dediğinde "Emredersiniz." diyen adının Nisa olduğunu öğrendiğim nişancının saniyeler sonra ilk atışını yaptığını, kamerasını izlediğimiz üsteğmenin hareketlenmesiyle anlamış oldum.

Kapıdakilerin indirilmesi, içeriye sızmışlardı. Arka kapıdan birinin kamerasını izlerken, arkadakilerin hareketlenmesiyle onlar da elenmişti. Arkalarında iki kişiyi bırakıp, içeriye girmeleriyle, tekrar içeride ki kameraya döndüm. Diz çöktürdükleri ele başıyla ilgileniyorlardı. Bu sırada hava aydınlanmıştı. Telefonum ilk çaldığında, Bir tuzağı teğet geçmek üzereydiler ve arama iki çalıştan sonra kapanmıştı.

Büyük ihtimal Alpan uyandığı için aramıştı. Tekrar titremeye başlayan telefonum cebimi hareketlendiriyordu. Cebimden çıkardım. Arayan Rüzgardı ama şuan sırası değildi. Yan tuşundan telefonu kapatmadan hemen önce meşgule attım. Bu sırada çalan sesli telsizi uzatan askerden alırken, "Kağan üsteğmen." dediğinde hızla kulağıma koydum. "Kuş yuvada." dediğinde, "Alın ve dönün. Bir o kadar daha kişiye haber çoktan uçmuştur, dikkatli olun." dediğimde, "Emredersiniz." diye cevapladı.

Konuşmayı sonlandırıp telsizi geri uzatırken, cebimde tekrar titremeye başlayan telefonu çıkarmadan elimi cebime sokup aramayı meşgule attım. Bakışlarım tekrar kamera görüntülerine dönerken, umarım bir sorun yoktur diye geçirmeden edemedim. Umarım Alpanın halledebileceği bir şeydir.

Onlar helikopterin ineceği yere ilerlemeye başladıklarında bende masanın etrafında ki sandalyeye oturdum.

Yanıma gelen asker, "Helikopter inişe geçti komutanım." dediğinde kafa sallayarak ayağa kalktım. Üzerimde kırışan üniformamı düzeltip masadan uzaklaştım. Az önce ki asker de arkamdan gelmeye başlarken, açılan kapıdan çıktım. Kapının önünde bekleyenlerle birlikte hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.
Askeriyenin içerisinde onlara gerek kalmadığını ne zaman anlayacaklardı.

Piste geldiğimde yavaşlayan helikopter pervanesi, saçımı ve üniformamı savuruyordu. Güneş tepedeydi ama daha çok kar topluyor gibi görünüyordu. Sert soğuk sert rüzgarla daha da dondurucuydu. Helikopterden inen ilk iki asker hızla pervanelerden uzaklaşıp yanıma adımlarken, diğerleri de inmeye devam ediyordu. Aralarında, ele başını tutan bir askerle birlikte inen, Kağan üsteğmen de yanıma geldiğinde, "Komutanım, görev başarılı." dedi.

Kafa salladım. "Almak için istihbarat geldi." Yanımda ki askere kısa bir kafa hareketi yaptığımda ilerleyerek ele başını aldı. Yanında ne ara geldiğini bilmediğim birkaç askerle pistten ayrıldıklarında tekrar diğerlerine döndüm. "Yoruldunuz. Elinize sağlık. Bu Vatan her zaman size minnettar. Biraz dinlenin." Dediğimde hepsi, "Emredersiniz." diyerek dağılmaya başlamıştı.

Ölümün UcundaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin