67. Bölüm: Devam Ama Eksik
Bilincimin yerine geldiğini hissetmeye başladım. Kafamda yüzlerce karınca varmış gibi bir his bütün vücudumu kaplamıştı. Etrafta ki seslerin ne olduğunu anlamaya çalışırken, bütün sesler kesildi. Bu sırada bir kapının kapanma sesi odaya yayıldı. Birbirine yapışmış göz kapaklarımı zorlukla birbirinden ayırdım.
Gözlerim güneşin ışığıyla karşılaşınca kısıldı. Gözlerimi kırpıştırarak ışığa alıştırmaya çalışırken, hastanede olduğumu anlamam çok sürmedi. Odanın içerisine baktığımda karşımda ki koltuklarda oturanlar son gördüğüm iki yüzle aynıydı.
En son olanlar, kafamda tekrar dönmeye başladığında gözlerim Alpan'ın üzerinde dondu. ''Berkay.'' diye mırıldandım. Gözleri yüzümdeyken, yüzü ifadesizdi. ''Banu-'' dedi. Kalkmak için yeltendim ama bacağıma giren sancıyla gözlerimi yumdum. Acı bir çığlık attıracak raddedeydi ama istemsizce yanaklarımı ısırdım. ''Canın mı yandı? Dur!'' kafamı iki yana salladım.
''O hangi odada?'' ondan yanıt beklerken, sağ bacağımı yataktan indirdim. Sol bacağım sargıdaydı. ''Banu, bak hareket etmezsin diye alçıya almadılar. Hareket etmemen lazım.'' kafamı iki yana salladım. ''Berkay'ı görmem lazım. Aras nerde, Selim?'' elimle bacağımı tutup kaldırmaya çalışırken, bileğimi tutan ellerin sahibine baktım.
Az önce Alpan'ın yanında oturan kadındı. Bir şey demedim. Bacağımı yavaşça yere bıraktım. Düzeldiğimde ikisi de karşımda ayakta durmaya başlamışlardı. ''Telefonum nerede?'' Alpan kafasını iki yana salladı. ''İyi değilsin Banu.'' sinirle gözlerimi kapattım. ''Danışmadan da öğrenebilirim.'' diye mırıldandım kendi kendime.
Yavaş yavaş adım atmaya çalıştım. Bacağımda ki acıyla bacağımı tutarak yardım etmeye çalıştım. Tırnaklarım acıyla bacaklarıma geçirirken kemiklerimin birbirine vurduğunu resmen hissediyordum ama önemli olan bu değildi. Odadan çıkana kadar ses çıkarmamıştım ama hastane koridoruna çıkarken kısık sesle inlemelerimi tutamamaya başlamıştım.
Danışmayı olduğum yerden görebiliyordum demek ki odam ilk kattaydı. Olabildiğince hızlı adımlarla danışmaya vardım. Danışmada ki genç kadının yüzü masadan kalktığında, nefes nefese, ''Berkay, Berkay Hazan hangi odada?'' dedim. Genç kadın kaşlarını çattı. ''Bir saniye hemen bakıyorum.'' bu sırada arkamdan gelen seslerin sahibi az önce odadan çıkanlardı. '
''Hanımefendi böyle bir hasta görünmüyor fakat-'' dediğinde kaşlarımı çattım. ''Bir hata var sanırım. Askerimin girişi benimle birlikte oldu.'' dediğimde kadın kafasını iki yana salladı. ''Berkay Hazan ölü şekilde hastaneye gelmiş.'' gözlerimin dolduğunu biliyordum. Kafamı iki yana salladım. ''Yok.'' gülümsemeye çalıştım. ''Yaşar o.'' arkamı döndüm. ''Alpan yaşıyor değil mi, o?'' yutkunduğunu gördüm.
''Banu biliyorsun kalbinden vuruldu.'' dudaklarım titremeye başladı. Mimiklerimi kontrol edemediğimin farkındaydım. Dizlerimin titrediğini, dizlerimin üzerine düştüğümde fark ettim. ''Berkay şehit oldu.'' diye mırıldandım. Kendi sesimi bile zor duymuştum. ''Berkay-''
Gözlerimden düşen yaşlar hem Berkay'ın kaybı hem de bacağımda ki acının, canımı çıkartacak kadar fazla olmasındandı. ''Bacağım.'' dedim yanıma gelmiş, eğilen Alpan'a, kafasını kaldırıp ne yaptı bilmiyorum ama yanımıza yaklaşan tekerlekli sandalyeye baktım. Alpan kollarımdan kaldırıp oturttuğunda, genç kadın yanımızda duruyordu.
Arabayı odaya sürecekken, ''Berkay'ın yanına.'' dedim çatallaşmış sesimle. Tekerlekli sandalyenin yönü asansöre döndü. Kapılar açıldığında asansörün içerisinde ki aynadan kendimle karşılaştım. Yüzünde morluklar vardı. Saçlarım dağılmış, dudaklarım kurumuştu. Gözlerimin altı morun en koyu renkleriyle savaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Ucunda
Novela JuvenilYetişkin içerikli sahneler bulunmakta! (Hepsinin başında uyarı bulunuyor!) #ölüm #şehadet #şırnak #aksiyon #Tsk 1. Sırada #Gençkızkurgu #hayat 3. sırada Bir kadın kendini Vatanına ve Mesleğine adadıysa can vermek, şehit olmak onun için bir Şerefti...