Sen de VAR mıyım? +18

5.2K 115 53
                                    


Perde 1

Yeşil Gözler, Ağrılar ve Ağrı Kesiciler

"Şiişt bebeğim,ağlama. Bunlar basit acılar ve geçmesi kolay sancılar." Kulağımın dibinde mırıldandıktan hemen sonra boynuma ettiği eziyete son verip gözlerini yüzüme diken adamın bakışlarına karşılık verdim. Ne zaman karşı koyabilmiştim ki ona?

Canımın acısına ses etmiyordum, beni istediği sürece her an onun olurdum ama gözlerindeki sebebini bilmediğim acı canımı oyuyordu.

Kırmızılaştığından dolayı benzin dökülüp alev almışçasına irislerine kadar dolanan damarlar göz aklarını esir almıştı.

"Baler..." fısıltıma eşlik eden tenin teni ezme sesi yavaşladı.

"Güzelim..." dedi. Bir şeyler oluyordu. Hissediyordum. O her zaman otoriter,bariton biri olmuştu. Şimdiyse son kezmiş gibi bakıyordu. Tenimi tatlı tatlı okşuyordu. Geçen sevişmemizde bıraktığı izlerin hiçbirini bırakmıyor,sadece bana doymaya çalışıyordu.

"Seni ne kadar sevdiğimi...biliyorsun..değil mi? "

Sorumu cevapsız bırakırken dirseğini kafamın yanına yasladı. Diğer eli yanağımı okşarken dudaklarımı öptü. Ağzının içine alıp emdi,dilini dudaklarımda gezdirdi. Sonra yumuşakça ve art arda ufak buseler kondurdu aralık duran ve nefeslerinin ağzıma sızdığı dudaklarıma.

"Sen de beni seviyor musun ? " bu sefer nefesimi toplayıp tek seferde yönelttim başka bir soruyu. Altında acıyla ve sızıyla karışık bir zevkle kıvranırken konuşmak zordu. Beni baştan sona kuşatan benliği aklımı başımdan alıyordu.

Yine yanıtsız bıraktı beni. Gözlerimin altından başlayıp çeneme kadar uzunca süzdü yüzümü. Gözlerime bakmıyordu.

Bir anda alttan üste geçtiğimde kafamı yana yatırdım. İçimin doluluğunu şu an daha belirgin hissediyordum. Kasığımın üstünde duran parmakları,içimdeki büyük aletinin kasığıma doğru belli olduğu yeri okşuyordu.

Sırtını yatak başlığına yaslayıp "Zıpla bebeğim." dedi. Dudaklarını burnumun üstüne koyup minik minik hareket ettirdi. Bacaklarımı iki yanına atıp dizlerimden kırdım. Kalçamı hareket ettirdim.

Bunu yapmayalı çok olmuştu. Hatta uzun zamandır sevişmiyorduk bile.
Zamanımız yoktu,fırsatımız yoktu. Birlikte geçirebileceğimiz ve geçirebildiğimiz tek zaman dilimi gecenin bir yarısından sonrasıydı ki o zamanlarda da mutlaka birimiz uyuyor oluyorduk ve sabah uyandığımızda birbirimize sımsıkı sarılmış olarak uyanıyorduk.

Hayatımda bu kadar sahip hissettiğim,bu kadar vâr olduğumu hissettiğim zamanlar olmamıştı.

Şu anda da olduğu gibi.

Elimi omuzlarına koyup kalçalarımı havalandırıp tamamen içimde olan aletinin bir kısmını içimden çıkardım. Yeniden otururken ağzını boynuma kapadı.

Birlikte olduğumuz zamandan bu yana boynumdan çıkmayan metal kolyeyi dudaklarının arasına alıp derimle birlikte emdi. Parça parça zincirlerden oluşan kolyesine serçe parmağımı geçirdim ben de. Tüm varlığı içime karışırken kanlanmış gözlerini izlemekten alıkoyamıyordum kendimi. Tuhaf bakıyordu. Sevgiyle bakmıyordu. Aşkla bakıyordu,öte yandan kindi belki bakışlarını garipleştiren.

Kalçamdan kasıklarıma kadar erişen büyük ellerinin tırnaklarını derime geçirdi.

O anki nefret benzeri hissinin dışavurumuydu bu. Gözleri doldu.

Canımı acıttığından değil de benim canımı acıtırken kendi canı misliyle yandığı için benim de gözlerim doldu.

"Ne oldu da beni hem sevip hem sevmiyorsun Baler?" dedim içimdeki aleti son oturuşumdan sonra içimde seğirerek boşalırken. Kalçalarımdan süzülen sıcak sıvısı uyluklarıma doğru süzülürken kafamı göğsüne yasladım.

Bugün sorduğum tüm sorulara yaptığı şeyin aynısını yaptı. Beni içimin doluluğu,kalbimin ağırlığıyla birlikte yanıtsız bıraktı.

Bir kolunu belime sarıp diğer elini sırtıma koydu. Hava soğuktu,yatakta soğuktu ama o sıcacıktı. Teni,elleri,kalbi...

Kalbi diye düşününce kalbinin atışlarını dinlemek için kafamı sağ omzundan sol göğsüne kaydırdım. Hâlâ serçe parmağımda takılı olan zinciri okşadım.

Sonsuza kadar...
Aynen böyle yazıyordu.
Sonsuza kadar söz vermiştik biz birbirimize. O ne kadar tutardı bilmiyordum ama hayatıma kimler girerse girsin ben onu sonsuza kadar kalbimin bir kıyısında taşıyacaktım. Benden gitse bile orası hep ona ait olacaktı .

Gerçi kalbi böyle hızlı hızlı atarken ve bunun benim için olduğunu bilirken asla gitmeyeceğini düşündüm.

Kafasını enseme yaslayıp dudaklarını ve burnunu boynuma bastırdı. Terli kokumu içine çekti dakikalarca,uyuşuyordum. Mayışıyordum.

İçimde yeniden sertleşmiş aletine rağmen milim kıpırdamadı.

Göğsünde öylece yattım. Sabah olmak üzereydi. Beyaz güneşliğimizden içeri aydınlanmaya başlayan göğün ilk ışıkları vuruyordu.

"Sen uyu bebeğim." dediğini duydum.

"Sen?"

"Ağrın vardır senin. Ağrı kesici alıp geleceğim sana. Sonra..." Sonrasında dediklerini zihnim algılamadı.

Bu saatte eczaneler açık olur muydu ki? En yakın nöbetçi eczane bile bir mahalle ötedeydi.

"Gitmesene..." fısıldayarak mızmızlandım. Kıyafetlerin çıkardığı hışırtıya karşılık tek gözümü kısıkça açtım. Üstüne siyah pantolonunu ve beyaz tişörtünü geçirmişti.

"Üşürsün." Üşümesini istemiyordum. Hasta olunca ağrıları,acıtıyordu canımı.

"Zaten çok üşüyorum Berat." Üstümü örttü. Omuzlarıma bırakmadan önce yorganı dudaklarını omzuma bastırdı. En son alnımdan öptü.

Çıkıp gittiğini dış kapının yavaşça örtülmesine rağmen çıkan klik sesinden anladım.

Ama nasıl olsa gelirdi, değil mi?

***

Buraya bir ton bir şey yazabilirim ama çok bir şey söylemek istemiyorum. Gerçekten Berat'ın yeri bir başka. Baler de öyle. Ki Bera da :))

Bir şey söyleyebilirim. Uzun soluklu bir kitap değil.

25-30 bölüm ancak sürer. Hatta belki sürmez bile.

Çok sık bölün gelmezse nolur affedin. Uyumaya bile zaman bulamıyorum çoğu zaman. ☹

06.10.2022
13.20

VURGUN ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin