Perde 8
Her Şey
BeraKıvırcık saçları Baler'in boynunun altında dağılan çocuk Baler'in, yüzüne dokunmasıyla gözlerini açtı, birkaç saniye yerin ve zamanın farkına varamamış gibi göründü ama benimle göz göze geldiğinde irkilerek doğruldu Baler'in üzerinden.
Gerçekten sinirleniyordum,sol göz kapağım seğiriyordu. Bu çocuğu aramızda istemediğimi söylememe rağmen ikisinin de böyle davranması canımı sıkıyordu. Berat gelip 'Baler' diye birine aşığım, dediğinde canımı aldıklarını sanmıştım. Bir insan nasıl iki insanı sever diye düşünmüştüm. Nasıl severdi gerçekten?
Kalbim aynı anda nasıl hem Berat'ı hem de Baler'i seviyorsun söylesene?
Ama sevmiştim. Sevmemek için direnmiştim, canını yakmıştım, kalbini kırmıştım, bedenini yakmış;kesmiş;parçalamıştım. Ondan uzak olursam kalbim de uzak kalır sanmıştım. Olmamıştı işte.
Olmayınca olmadığını anladığım ilk zamandı.Şimdi yine aynısını yapıyorlardı.
Kendimi kontrol edebilmek için ellerimi yumruk yaptım. Tırnaklarım avuç içimi kesti. Kafamı Eflak'ın gözlerinin içine bakmadan sola doğru savurduğumda hızlı ayak sesleri duyuldu, saniyeler sonra kapı açıldı ve kapandı.
Baler'in ne olduğunu anlamıyormuş gibi görünen yüzüne baktığımda sinir bedenimi terk etti. Titreyen ellerimin hızı azaldı yavaş yavaş.
Berat yanımdan kalkıp Baler'i öptü.
"Canına kurban olduğum... " dedi kısık sesiyle.
Doktor o uyurken gelmiş, birlikte uyuyan iki adamı uyandırmadan nabzını, serumunu, göğsünü kontrol etmişti. Hayâti bir risk olmadığını söylemiş ve çıkmıştı odadan. Biz de onlar uyanana kadar sessizce beklemiştik.
Ben dıştan dışa kendimi yemiştim, Berat ise içten içe yapmıştı bunu. Kıskançlığını ufacık bir dudak hareketinden, gözlerini kısmasından anlayabiliyordum.
"Berat... seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? " Baler'in sesiyle bakışlarımı daldığım yerden ayırıp yüzünü inceledim. Yüzü hâlâ renksizdi ama dün geceye nazaran iyi görünüyordu. Ölü...gibi durmuyordu.
"Biliyorum canımın içi, ben de seni çok seviyorum. Dağlar denizler kadar çok seviyorum. " Berat çocuk gibi konuştuğunda Baler'in ciddi yüzü gülümsemeye evrildi. Dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü durdurdu. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken Berat'ta da aynı ifadeyi gördüm. Benim bildiğim Baler gülüşünü saklamazdı. Benim bildiğim Baler güldüğünde dudak kıvrımlarında çiçekler açtırırdı.
"Berat ben susadım... " diye mırıldandı ve Berat kafasını sallayıp koşar adım odadan çıkarken gidişini seyretti.
Birkaç saniye sonra ilk kez benimle göz göze geldi.
Bomboş bakıyordu. Keskin çene hattındaki kasılma çehresini bir yabancıya evirmişti.
Soğuk hâli vücudumun kaskatı olmasına neden olurken ayağa kalktım. Yatağın kenarında durup elimi başının üstüne koydum. Dün gece saçlarını koklayarak, saçlarını ellerimin içinde hissederek uyumayı hayal etmiştim.
Yana doğru çektiği başıyla elimden kaçtı. Morumsu dudaklarını araladı.
"Ne yapıyorsun?" dedi kızarak. Bana sinirli miydi?
Tabi ki sinirliydi. Ona yalandan bile olsa onu sevdiğimi söylememi istemişti ve ben ağzımı açmamıştım bile. Şimdi yaşıyor olmasaydı asla duyamayacaktı onu sevdiğimi. İçten içe biliyorsa bile duymak farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
Short StoryNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...