Perde 2Yaralayanlar,Yaralar ve Yarabantları
"Bilge sence de eski tamirhanen daha güzel değil miydi?" diye sorduğumda Berkan da bana hak vererek başını salladı.
"Ya ne bileyim,güzelliği çok mu önemli ki? Ekmek kapısı işte." derken yeni işe başlayan işçisine ters ters bakmayı da ihmal etmiyordu.Halbuki çocuk aşırı masum bir şeydi. Ağzı var dili yoktu. Geldiğimizden beri tek kelime etmemişti bile.
Tekerleklerden yapılmış masanın üstünde duran sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Her sigara içtiğimde aklıma Baler geliyordu ve ben buna engel olmak yerine daha çok tutunuyordum. Onu unutmak istemeyi geçiyorum,onu unutma düşüncesi bile kalbimi sıkıştırıyordu.
Sigaramın ucunu tutuşturup derin bir nefes alıp havaya bıraktım. Ayakta duran çocuk öksürmeye başladığında duvarın dibine çöktü. Birazdan ciğerleri sökülecekmiş gibi öksürüyordu.
Oturduğum yerden kalktığımda Bilge kaşlarıyla yeniden oturmamı işaret etti. Dinlemedim.
"Sen iyi misin?"
Yanına çömeldiğimde gözleri direkt elimdeki sigarayı buldu. Daha çok öksürdü. Sigarayı söndürüp yanına oturdum. Sanırım sigaradan dolayı böyle olmuştu.
Bilge " Onu boşver,buraya gel." diye dişlerinin arasından konuştuğunda omuz silktim. Bu da amma insafsızdı he.
"Sigaradan dolayı oldu değil mi? Bilseydim içmezdim.
İyi misin şimdi ?" dediğimde cevap vermeden önce
Bilge'ye baktı. Aralarında nasıl bir soğukluk oluşmuştu bilmiyorum ama çekiniyor gibi görünüyordu,belki de Bilge delisiyle uğraşmak istemiyordu"İyiyim. Astım..." diye mırıldandı. Sesi o kadar yorgundu ki içten içe üzüldüm.
"İlacın yok mu yanında ?" diye sordum bu sefer de. İlacı yoksa ben onun için getirebilirdim.
Cıklamakla yetindi.
"Eğer ihtiyacın olursa buranın üç aşağı sokağında Arsıl Eczanesi var. Benim eczanem..."dedim sesimin gururlu çıkmasına engel olamadan. Emeğimle,tırnaklarımla kazıya kazıya sahip olmuştum ben oraya. İster istemez kendimle gurur duyuyordum.
Ayağa kalkıp elimi çaprazında kalacak şekilde uzattım, uzun parmaklarını avucuma bitkince bıraktığında sıkıca tutup kendime çektim. Pantolonundaki görünmez tozları çırparken "Tamamdır , sağolasın." diye fısıldadı. Gözlerini yeniden Bilge'ye çevirdiğinde ben de bir ona bir de çiyan gözlüye baktım. Ona herkes gözlerinin renginden dolayı böyle diyordu. Halbuki sadece açık yeşillerdi.
İkisinin arasında tuhaf bir bakışma geçti. Bilge sinirliydi,adının 'Bengi' olduğunu Bilge yumuş buyururken öğrendiğim çocuksa safça bakıyordu. Dilini çıkarıp hızlıca arkasını dönerek içeri girdiğinde Bilge'nin yüzü yumuşadı, hatta gülmeye evrildi.
Sırıttım. Herkes bir tuhaftı.
Bilge kalkıp Bengi'nin arkasından gittiğinde ben de tamirhaneden çıktım. Eczaneye dönmem gerekiyordu.
Bazı dönemler düşüncelerle boğuşmaktan her şeyi boşluyordum ve yine öyle bir döneme girmiştim sanırım.
Yavaş adımlarla yaprakları dökülmeye yüz tutmuş ağaçların altından yürürken gözlerimi kapatıp esen güzel ve serin rüzgarın tenimi okşayışını dinledim.
Hoş hissediyordum. Tenimde dolaşan eller var gibi...
Tanıdık sesle gözlerimi araladım.
"Baler..." etrafımda dönüp yeniden sesini duymayı denesem de başarılı olamadım. Yemin ederim onun sesiydi. Güzel sesini nerede olsam tanırdım.
"Baler..." diye yüksek sesle bağırıp bir cevap bekledim.
Aldığım karşılıksa arkamdan yaklaşan adım sesleriydi.
Gerçek miydi? Gerçekten olabilir miydi?Arkamı dönmeye cesaret edemedim.
Gücüm yoktu."Baler değilim." diye korkutucu bir tonda fısıldayan adamla gözlerimi açtım. Sıcak nefesi, adım seslerinin son bulduğu yerde son buldu. Hemen önümdeydi.
Koyu yeşil irislerindeki kıvrımlar canlıymış gibi hareket ediyor,bana bakarken titriyordu.
"Ve sana 'uluorta onun adını bağırma' demiştim hatırlarsan. Neden sözümü dinlemiyorsun?" dedi Bera. Masum sorusu bir an önceki fısıltısıyla apayrıydı.
Birini bir psikopat söylüyordu,diğerini bir çocuk...Her an,her zaman karşıma çıkıyor oluşu ,sürekli sürekli yollarımızın kesişişi beni hayrete düşürüyordu.
"Sözünü dinliyordum ama onun sesini duydum sandım." dedim gözlerinin içindeki yansımamı izlerken. Yansımama bakıyordum sadece çünkü gözlerinin kendisi bana ölümü hissettirecek hatta ölümü getirecek kadar soğuklardı. Yemyeşil olmalarına rağmen iki tarafı da keskin bir bıçağın metalinin soğukluğunu anımsatıyorlardı bana.
Bu gözlerin bana böyle bakmasını istemediğimi fark ettim o an. Herkese karşı tavrının bu olduğunu bilmeme rağmen bana farklı olması düşüncesi akciğerlerime tarifi imkansız bir nefes doldurdu. İçime akan şey hava değil de umuttu.
Yansımamdan kurtulup yüzünü incelediğimde kalın dudaklarını birbirine yaslamış olduğunu gördüm. Kaşlarını çatmıştı.
Parmaklarımı,çattığı için çizgi çizgi izlerin oluştuğu alnına götürmek istesem de sabah yürek yememiştim.
"Sözümü dinlemen güzel." dedikten sonra elini omzuma koyup sertçe sıktı, yüzümü buruşturdum yine de elinden kurtulmak için bir çaba sarf etmedim. Ben bir şey yapmadan o sıkı tutuşunu gevşetti. Elini çekeceğini düşünürken sürüyerek boynuma kaydırdı. Sert avuç içi boynum ve kulağım arasında kalan yeri belli belirsiz okşarken nefesimi tuttum.
Yanda sıkılı duran yumruklarım daha da sıkılaştı. Midem kasıldı. Bu his çok tanıdıktı. En az yeşil gözlere aşina olduğum kadar bu durumu da biliyordum.
İçimden kendi kendime defalarca 'hayır' dedim.
Hayır.
Dudaklarında peydah olan gülümsemeye takıldı gözüm. Elini izliyordu.
"Bir erkeğe aşık olmak..."diye mırıldanarak konuştu. Devamında ne geleceğini bilmiyordum ama meraktan delirmek üzereydim.
Uzunca bir süre bekledikten sonra gözlerime baktı. Yumuşak bakışlarıyla afalladım. Gözlerimde her ne gördüyse gülüşü hızla yok oldu.
"İğrenç bir şey olsa gerek." diye bitirdi. Elini ve bakışlarını benden çekip hızla benim geldiğim yoldan yürümeye başladı.
Sokağın ortasında neye uğradığımı şaşırıp kaldım.
Ben Baler'i sevmekten bir kez bile iğrenti duymamıştım oysa.
Aklım,kalbim,duygularım ve düşüncelerim karman çorman bir halde öylece bekledim. Midemdeki kasılma bulantıya dönüştüğünde biraz uzağımdaki çöp konteynırının dibine koşup kusmaya başladım.
Midem boşalıp tamamen safra gelene kadar içimde ne var ne yok çıkarttım.
Sonra sokağın sonunda minicik kalmış adama döndüm. Gitgide küçüldü ve en sonunda köşeden dönüp yok oldu.
Nereye gittiğini biliyordum. Sevdiği kıza gidiyordu. Genelde arkadaşlarıyla onun evinin önünde takılırdı. Olur da dışarı çıkarsa göreyim diye.Son dört yıldır tek damla akıtmayan gözlerim beni şaşkına çevirerek yüzümde ıslak yollar çizen gözyaşlarımı serbest bıraktı.
O sokağın ortasında saatlerce öyle oturdum da kimse görmedi. Bera geri dönmedi .
Tıpkı kalbim çığlık çığlığa bağırırken Baler'in duymadığı gibi yine hıçkırıklarımı kimse duymadı.Son sahne bana Bengi'yi hatırlattı.
'Canım yandı ,camı açtım. Dumanından haberin olmadı.' demişti o da.
İyi geceler bebeklerimm♡♡♡
16.11.2022
22.00
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
NouvellesNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...