!!Bu bölüm kötü örnek oluşturabilecek davranışlar teşkil etmektedir.
Perde 3
Uyuşturucu ve Uyuşan
Baler
"Başım çok ağrıyor. " Kaşlarımı acıyla yukarı kaldırırken kafamı ,uzandığım kanepenin koluna bastırdım. Kafama nasıl bir darbe aldığımı bilmiyordum, bildiğim tek şey sadece kafamın içinde sürekli uğuldayan sesler ve ritimsiz, hızlı zonklamalardı.
"Keşke ölseydin."
Sıkıca yumduğum gözlerimi aralayıp tekli koltukta oturan,benimkinin aynı,yemyeşil gözleri beni öldürecekmiş gibi büyük bir nefretle bakan adama baktım.
Dün müşahade altında tuttuktan sonra, Berat'ın ısrarları üzerine hastaneden çıkışımı yapmışlardı, Hem hayâti tehlike kalmadığı hem de Berat sargılarımı değiştirebilecek bilgi birikimine sahip olduğu için doktorlar buna müsaade etmişti.
"Üzgünüm, hayattayım." dedim inatla. Üzgün değildim, bu adam bana karşı ne kadar nefret duyuyorsa ben de ona karşı o denli büyük kin besliyordum.
"Çok sürm... " Cümlesinin sonunu içeriye şarkı söyleyerek giren sevdiğim yüzünden duyamadım.
"Sevdaadandıııır, dedi annem
Aldırmaaaaa. " Gözleri benim yüzümde dolanırken şarkısına eşlik ettim kısık sesimle."Aldırma, gel yanıma. "Uzattığım bacaklarımı işaret edip dizime vurunca önce Bera'ya baktı. Sonra tereddüt etmeden ufak adımlarla yanıma geldi, yavaşça kucağıma oturdu. Canımı acıtacağını düşünüyordu ki acıtıyordu da ama klasik olacak olsa da ben ondan gelen acıyı razıydım. Sevgiye razıydım, Berat'tan geldikten sonra ölüme dahi razıydım.
" Şimdi eczaneye gitmem gerekiyor Bal'ım, sonra da Bilge'ye uğrayacağım çünkü Bengi hastalanmış. Birkaç ilaç bırakacağım. Ağrı kesicini gelince veririm tamam mı? Hem önce yemek yeriz?" Onay almak isteyen gözlerine bakıp kafamı aşağı yukarı salladığımda kucağımda yükselip alnıma bastırdı dudaklarını.
Geriye çekilip uzun uzun yüzümü izledi. 'Seni affettim.' dedikten sonra ilk defa bu kadar yakındı bana, gözlerinden dolup taşan özlemi görüyordum. O kadar somuttu ki elimi uzatsam tutarmışım gibiydi hâtta.
"Seni seviyorum." diye mırıldanıp dizlerimin üzerinden kalktı. Üç adımda Bera'nın önünde durdu, aralık duran bacaklarının arasına tek dizini koyup üzerine eğildiğinde kafamı çevirdim. Bundan nefret ediyordum; bana değen dudaklarının bir başkasına da değmesinden, başkasına öyle sarılmasından, öyle bakmasından nefret ediyordum.
Yine de kafamı zorla çevirip kendimi izlemeye zorladım. Tek görebildiğim Bera'nın ışıl ışıl parlayan gözleriydi. Dudaklarını öpen Berat'ı izliyordu. O kadar sevgi dolu bakıyordu ki aynı gözlerin bana gelince büyük bir nefretle bakması tuhaf hissettiriyordu.
Zaten Bera'ya dair her şey tuhaftı.
Deli deli bakan gözleri, çok seyrek ve kısa konuşması, buz gibi mizacı...
Ben şu bir günde onu tanıyana kadar kendime soğuk derdim, bu adamın soğukluğu bir başkaydı. Hiçbir şey yapmadan size kendinizi kötü hissettirebiliyordu."Kavga yok. " Berat'ın Bera'dan ayrıldıktan sonraki mırıltısını duyduğumda daldığım gözlerle kesişti bakışlarım. Keskin gözlerini yüzüme sabitlemişti.
Karşısında ona beklentiyle bakan çocuğu tasdiklemek için benim gibi kafasını salladı, bir an bile çekmedi gözlerini benden.Berat'ın yeniden bir şeyler söylediğini duydum fakat odaklanamıyordum, kafamın içindeki sesler çok fazlaydı ve beni derinliğinde nefretiyle boğmak isteyen gözlerden kurturamıyordum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
Krótkie OpowiadaniaNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...