Perde 3
Temas, Kan Gölü, Uğursuz
İçimdeki yıllardır hasretle ve özlemle, hiç durmaksızın harlanan ateş bu gece canımı yakmak yerine kalbimi ısıtıyordu.
"Seni bu kadar mayıştıran ben miyim yoksa soğuk yağmur yedikten sonra içerinin sıcaklığı mı?" Kafamı karnının üstüne yasladığım adam saçlarımın kökünde hareketsizce duran parmaklarını alnıma kaydırdı. Alnıma düşen saçları geriye tarayıp kulağımın arkasına sıkıştırmaya çalışırken beynime saatli bomba gibi düşen sözleri doldu kulağıma bu tanıdık hareketle.
"Acıma... "
"Sana acıyorum Berat. Hep çok yalnızdın. Her zaman... Ben elimden gelen tek şeyi yaptım ve seni mümkün olduğunca yalnız bırakmadım. Aklına kazı, seni tek bir saniye bile arkadaşım olarak görmedim"
Bu cümleleri sarfederken de elleri saçlarımın arasındaydı, parmakları gözüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırmaya çalışıyordu.
"Bana acıyor musun Bera? " dediğimde kulağımın arkasını okşayan eli durdu.
Cevap vermesi için bekledim. Susuyordu sadece. Bir ton soru sormuştum, her seferinde sonuç aynıydı.
Artık cevap vermeyeceğini düşünüp yeniden konuşacakken "Sana acımıyorum. " dedi ifadesiz sesiyle. Aralı duran bayık gözlerimi siyah boyalı tavandan yüzüne çevirdim. İfadesiz sesi yüzüne yansımıyordu, karman çorman olmuştu suratı.
"Öyle söylemiştin, 'Sana acıdım ve seni yalnız bırakmadım. 'demiştin. 'Seni arkadaşım olarak bile görmedim.'" Hatrımda hâlâ dipdiri saklanan cümleleri gözlerinin, bana bakarken titreyen renkli kısımlarına bakarken söylediğimde dudağının iç kısmını ısırdı.
"Sana acıdığım kısmı yalandı. O gün söylediğim neredeyse her şey yalandı. Bir şey hariç. " dedi kaşlarımı ters yönde okşarken. Dudakları kıvrıldı. Benim içim acıyordu ama o gülüyordu.
"Seni hiçbir zaman arkadaşım olarak görmediğim kısmı doğruydu. Seni bir an bile arkadaş olarak benimsemedim. Eğer sana daha gördüğüm ilk anda vurulmasaydım çok iyi arkadaşlar olabilirdik orası ayrı şey ama ben sana ilk günden yanığım." diye mırıldandı. Sert sesi yumuşacık çıkıyordu.
Kalp atışlarımın kulağıma kadar geldiğini hissederken yattığım yerden doğrulup bazanın başlığına yaslanmış, hafifçe yayılmış Bera'nın kucağına bıraktım kendimi. Sanki düşecekmişim gibi kollarını hızlıca belime doladığında omuzlarına tutundum.
Ağzıma gelip gelip giden tüm sözleri yutup dudaklarına doğru yaklaştığımda odasını aydınlatan loş ışıkta gözbebeklerinin genişlediğini gördüm. Konuşacak çok şeyimiz vardı, anlaşmamız gereken konular vardı ve bir de Baler vardı ama gece boyunca susarak, kıpırdanmadan, birbirimizin kokusunu solumuşken ve şimdi gece güne dönmüşken istediğim tek şey Bera'yı biraz hissetmekti.
Önce ellerini tutmuştum, saçlarının hatrı kalmıştı. Saçlarını okşadığımda yeşil gözlerinin hatrı kalmıştı.
Uzun uzun gözlerini seyrettiğimde teninin... En son dudaklarının hatrı vardı.Kafamı yüzüne doğru ittiğimde kirpiklerini kırpıştırdı. Dudağını baş parmağımla okşadığımda refleksle dudağını yaladı. Sıcak dili elime değdiğinde parmağımı çekip aralık duran ağzına dudaklarımı bastırdım.
Titredi.
Sanki ilk öpüşmemizdi. Değildi. Ben onu öpmüştüm, sonra o beni öpmüştü. Hem de üç kez...
Öpmekten ziyade her seferinde sadece dudaklarımızı değdirip çekmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
Cerita PendekNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...