Öpsem Bebek Gözlerinden

381 33 61
                                    

Perde 9
Bebek Gözler
Baler

Uzandığım kanepede soluma dönüp kafamı dayayacabileceğim bir yer aradım.

Eve geleli birkaç saat olmuştu ama ben tedirgin hissediyordum. Sanki o sızı gelip sol kolumdan kalbime tekrar yayılacaktı ve ben ağzımı bile açamadan canımı ele geçirecekti. Bir gün önce korkmadığım ölüm düşüncesi şimdi beni telaşlandırıyordu çünkü Bera bana beni sevdiğini söylemişti. Artık yaşamak için bir nedenim daha vardı. Bera'nın ağzından onlarca, yüzlerce, binlerce kez duymak istiyordum o sözleri. Aynı zamanda Berat'la birlikte olmak istiyordum.

Dağılırız, demişlerdi. 'Sen olmazsan dağılırız.'...
Ben bizi bir arada tutmak istiyordum. İşte sırf bu yüzden bile yaşardım.

Dışarıdaki buz gibi hava yüzünden Berat'ın ben üşümeyeyim diye ayriyeten yaktığı elektrikli sobaya doğru uzattım ellerimi, üşüyordum. Saniyeler sonra Bera'yla göz göze geldim. O kadar tanıdıktı ki bu an, o kadar aynıydı ki neredeyse altı ay öncesiyle. Sırtımdan derin bir ürpertinin geçmesine neden oldu.

O zaman kafamın içinde çalan davullar şimdi suskundu. İkinci bir adam düşüncesiyle acı çeken kalbim o adama vurgundu. Soğuk yeşil gözlerine baktığımda ürpermiyordum artık, korkmuyordum Bera'dan.

Gözlerini benden çekmeden saniyelerce çehremi izledi. Sonra dudaklarını kıpırdatarak " Seni seviyorum. " diye mırıldandı. Onunla yalnız olduğumuz ilk an bana söylediği kelimelerden çok farklıydı. 'Keşke ölseydin'le 'Seni seviyorum' arasında dağlar, yollar ve yıllar vardı sanki ya da bana öyle geldi.

"Keşke ölseydin diyeceksin sandım dudaklarını araladığında. " Fısıldadığımda kafasını öne eğdi. Sakladığı yüzü üzgün bir hâle bürünmüştü.

"Az kalsın ölüyordum. Belki de mutlu olurdun. Benimle konuştuğun ilk zamandaki ilk dileğin... buydu. " Kercine konuşuyordum ama içimde hırsımı almak, onu kızdırmak gibi bir istek yoktu aslında.

Ayağa kalkmak için doğrulduğu sırada soluk bir sesle "Sevdadandıır... " diye mırıldanan Berat girdi içeri. Ona baktığım zaman dudaklarında hüzünlü bir tebessüm oluştu.
"Sevdadandır, dedi annem aldırma.
Aldırma, gel yanıma. "

Berat eğilip yan tarafımdaki elekrik sobasının ayarını artırdı, hemen sonra yerde diz çöküp kollarını boynuma doladı. Aldığı nefesler sesinden bile soluktu. Kafasını kaldırıp öpmek için yanağıma uzandığında bomboş bakan gözlerini fark ettim.

Yanaklarımı öptü sıra sıra. Sonra bir daha. Çenemi, elmacıklarımı...Gözlerimin üzerini öperken kapatmak zorunda kaldığım gözlerimi aralarken "Neden böyle üzgünsün güzel bebeğim? " dedim dudaklarına doğru.

Tek bir kelime döküldü ağzından.

"Gidiyormuş." dedi. Kim diye sormama gerek yoktu,neden diye sormama da...Giden Eflak'tı. Hayatında 2. ya da 3. bir insanı kaldırabileceğine inansaydı kalırdı diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi.

"Bırak gitsin. " dedim sadece fısıltıyla. Kafasını salladı. Zaten bırakmaktan başka çaresi yoktu,benim kadar iyi biliyordu bunu.

Kollarını benden ayırıp Bera'nın yanına vardı. Her şey aynıydı, bir şey hariç her şey. Dizlerinin arasına girip üzerine eğildi ve gözlerini kapatarak dudaklarını bastırdı Bera'nın dudaklarına.
Beraysa dudaklarını hareket ettirirken kollarını Berat'ın ince beline sardı. Gözleri yine bendeydi lâkin nefret yoktu. Fark buradaydı işte. Altı ay önce benden ölesiye nefret eden o adamda şimdi kinin k'si yoktu.

Berat onu da öpüp evden çıktığında ikimiz de nereye diye sormadık, hatta Bera derin bir nefes aldı. Bu gittiğine sevindiği için değildi, yalnız kaldığımız içindi bir anlık mutluluğu.

VURGUN ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin