Perde 2
Gece Yarısı Acısı"Şimdi eczacım, ben bu sistemi anlamadım. Buraya reçeteyi giriyorum ama sonra bir şey olmuyor. Bir kerecik daha anlatır mısın rica etsem?" Yeni çıraklardan bir tanesi sırıtarak ve bilerek incelttiği sesiyle zarifçe konuştuğunda düzenlediğim ilaç raflarından kafamı kaldırıp kahkaha attım.
Son 3 aydır yanımda çalışan kalfam ve diğer çırak da gülüyordu.
Yanına adımlayıp anlamadığı yeri bilgisayar üzerinden anlatırken sırıtarak beni izlediğini fark ettiğimde yavaşça ensesine vurdum.
"Ne diye dalga geçiyorsun ya benimle? Yeni eczacı oldum diye mi bu tavırlar?" deyip kollarımı göğsümde kavuşturdum.
Daha mezun olalı iki yıl bile geçmemişti ama kendi emeklerimle ve birikimlerimle bu eczaneyi açmıştım ki bu benim için bir başarı hikayesiydi.
Yaşadığım onca yıkımın üzerine gerçekten bu başarı hikayesiydi.
"Dalga geçmiyorum başeczacım. Ben seninle hiç dalga geçer miyim?" Ayağa kalkıp tatlı hareketlerle acıtmadan yanaklarımı sıkınca eline vurup kenara kaçtım.
Bir yandan da gülmeyi eksik etmiyordum."Elleşme Eflak. İşine bak yavrum." dediğim sırada kapının üzerindeki zil çaldığında kafamı oraya çevirdim.
Bera ve ekibi güruh şeklinde içeriye akın ederken bedenim istemsizce kasıldı. Bera'nın suratı onu her gördüğüm zamanda olduğu gibi dağılmıştı. Diğerlerinde bir şey yoktu.
Tanıdık yüzü ve yüzündeki yaraları incelerken boğazım düğüm düğüm olmuştu. Nasıl bu kadar benzeyebilirdi?
Ve bir de nasıl her hafta farklı bir kavgaya karışabilirdi?Anlıyordum,kavgalarının yarısı zaten en yakın arkadaşım,kardeşim, Bilge'yleydi. Yine de kendine bu kadar acımasızca davranması canımı sıkıyordu.
"Yeter artık,canına yazık..." diye mırıldandım oturduğum tezgahın arkasından elimde pansuman malzemeleriyle çıkarken,ardından duyulmayacak kadar kısık sesimle "Güzel yüzüne yazık." diye ekledim.
Yüzü çok güzeldi. Köşeli yüz hatları ve çenesi yine morluklarla kaplanmıştı. Kalın dudakları yeterince kırmızı değilmiş gibi kanıyordu.
Açık yeşil renkteki gözleri ise...Bilmiyorum. Uzunca izlememeye gayret ediyordum.
Çünkü beni kendine çekiyordu.Bu gözlerin aynısına vurgunken bir ikincisine gerek yoktu.
Arkadaşları duvarları boydan boya camdan olan kısımdaki puflara oturmuşken benden bir iki santim uzun olan adamın önünde durmama rağmen omzunun üstünden ters ters arkadaşlarına baktım.
"Çok merak ederek soruyorum. Bera'nın ağzı yüzü sikilirken siz ne halt ediyorsunuz?" dediğimde Bera "Düzgün konuş." dedi diliyle dişinin arasında.
"Bizsiz gidiyor. Ne yapalım? Kapısında nöbet tutmamızı mı bekliyorsun Berat?" Baha kaşlarını çatıp kafasını oynatarak konuştuğunda omuz silktim.
Bilge kavgaya karışmasın diye ben nöbet tutuyordum açıkçası.Tanıştığımız zamandan bu yana yanında olmadığım ya da onu yalnız bıraktığım tek bir kavga bile olmamıştı.
"Herkes senin kadar sadık ve düşünceli değil."dedi sesini kısma gereksinimi duymadan bariton sesiyle.
Hayatımda gördüğüm en sert insandı. Katı kuralları ve sadece kendine has doğruları vardı.Neredeyse bu şehre taşındığım zamandan beri tanıdığım bu adam tanıdığım en sadist insandı.
Üstelik sadece acı çektirmeyi değil,kendi kendine acı vermeyi de seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
NouvellesNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...