Dağılsın Dağlara,Dağılsın Bu Sevdamız

962 66 77
                                    

Perde 2

Tokat , Kan ve Öpücük

Bera

Elimin içinde sıkılı duran kalın kağıdın kenarları avuç içime batarken önemsemeden karşıdaki evin ışıkları açık olan tek odasını izlemeye devam ettim. Bu sokak lambasının altında arkadaş dediğim insanlarla toplanırdık,bugün onlar beni yalnız bırakmayı daha uygun bulmuşlardı. Birkan haricinde hiçbirine kızgın değildim, o beni ne olursa olsun yalnız bırakmayan tek insandı. Yaptığım her şeyi,yediğim her haltı bilmesine rağmen yanımda varlığını hissederdim. Bugün öyle olmamıştı. Haklı olduğunu içten içe bilerek sokak lambasına daha çok yaslandım.

Berra'ya attığım mesaja cevap alamamıştım. En son konuşmamızda canı çıkana kadar ağlatıp, bağırarak gerçekleri yüzüne vurduğumdan beri benimle konuşmamaya kararlıydı,hep böyle kararlar verir ve söz konusu bana olan sevgisi olunca tüm kararlarını unuturdu. Yine öyle olacaktı.

Berat saklandığı ağaç arkasından çıkıp korkak adımlarla yaklaşırken fark etmemiş gibi yaparak pencereyi izlemeye devam ettim. Çok uzun sayılmayacak bir zamandır bunu yapıyordu. Ben burada beklerken gelip uzaktan uzağa beni izliyordu.
Sebebini anlamak zor değildi, onu fark etmiyormuş gibi yapmak da zor değildi. Zor olan ondan uzak durmaktı. O her an çok yakınlarımdayken,yakınında olmamak benim için zordu. Her şeyi mahvetmişti, yıllardır benim gizli gizli içimde yaşadığım şeyleri birkaç ay içinde yaşayıp açığa çıkarmıştı. Ben yıllardır ona hissettirmeden onunla avunurken o iki gün bile dayanamamıştı.

İçimde ona karşı öyle bir kırgınlık vardı ki hiç kimseye,hiçbir zaman,çocukken bile, böyle kırıldığımı hatırlamıyordum. Beni kendinden mahrum bırakacak şeyler yapmama neden olmuştu. Kızgınlık damarlarımda zehir gibi dolaşırken göz ucuyla baktım çökmüş yüzüne.

Omzunu omzuma yaslamıştı, hemen gözlerimi çektim. Yüzünü izledikçe içim buruluyordu. İçimdeki acımasız yan söz konusu bu çocukken kendini zincirlere vuruyordu. Ben...Ben ondaki masumluğa, çocuksuluğa ve her şeye rağmen parlayan güzel gözlerine karşı koyamıyordum. Şimdiyse o güzel gözlerindeki ışıkların sönmüş olmasının nedeninin kendim olduğumu bilmek içimde karşı koyamadığım dağlarca öfkeye sebep oluyordu. Deliriyordum,bu iyi değildi.

"Biraz bekle." Kolumdaki siyah deri kordonlu saate baktım. Saatin gece yarısı olmasına birkaç dakika kalmıştı.
"Birkaç dakika sonra aralık duran pencereyi kapatmak için birkaç saniyeliğine görünecek. Bir göreyim...güzel yüzünü. Sonra seninle ilgileneceğim." dedim sözlerim kupkuru ağzımda acı bir tat bırakırken. Güzel yüz ve Berra'nın şeytani yüzünün birbiriyle uzaktan yakından alakası yoktu. Güzel yüzlü diye tanımlayabileceğim tek insan yanımda şu an bile hissedebildiğim tüm kırgınlığıyla, kırıklığıyla yanımda duruyordu. Hemen dibimde,gecenin ıssız sessizliğinde biraz daha uğraşsam kalp atışlarını dahi hissedebileceğim kadar yakınımdaydı.

Ben ondan tarafa bakmazken kafasını narince omzuma bıraktı. Hafifçe burnunu çekti. Kalbim sızladı ama ben kalpsizin teki rolünü çok iyi oynardım. Bu benim en iyi yaptığım ikinci şeydi.
Omzunu hareket ettirip kafasını ittirdim. Yüzüme baktığını hissediyordum. Vazgeçmedi,asla vazgeçmezdi zaten. Yeniden yaslandı omzuma. Bu kez ittirmedim. Gözlerim pencerede,aklım Berat'ta olarak dikilmeye devam ettim. Kafamın içi darmadağındı.
Berat'ı ilk gördüğüm zamandan öptüğüm zamana kadar olan her an gözlerimin önünden birer birer geçerken ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim. Onu öptüğüm o kısacık ve bir daha çıkmamak üzere beynime saniye saniye işlediğim anı bitince tuttuğumu fark ettiğim nefesimi dışarı verdim. Uzun zamandır izlediğim ışıklar sönmüştü.

VURGUN ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin