X

486 43 88
                                    

Bu bölüm rahatsız edici unsurlar içerir. Her zaman olduğu gibi dalga geçmiyorum. Eğer iğreneceğinizi , sizi üzeceğini düşünüyorsanız okumamanızı şiddetle tavsiye ederim.

                                        Perde 5
                               Kırık Ayna, Kan

Bera

"Tüm gün dışarıda sürtüp eve gittiğimde kapıyı çalıyorum ama kimse açmıyor. Hâlâ sırtımda olan okul çantama uzanıp minicik ellerimle anahtarımı çıkartıp karanlık nedeniyle zorlanarak da olsa küçük kilit yuvasını buluyorum.

Klik sesi duyuluyor,evimizin eski kapısı gıcırdayarak açılıyor. Ara kapkaranlık ,odaların hiçbirinden de ışık gelmiyor. Çantamı ve montumu çıkartıp yere atıyorum, ayakkabılarımı kapının önünde bırakıyorum. Yavaşça küçük oturma odamızın kapısını aralıyorum,sobanın sıcaklığı yüzüme çarpıyor,sarı parlaklıkları ve 'iyi ki doğdun Bera' seslerini aynı anda duyumsuyorum.

Bugün 12 Şubat,benim doğum günüm.
Aklımdan çıkmış, belki de hiç aklıma gelmemiştir.

Sıcak odanın kapısını kapatıp mumların aydınlığına doğru yürüyorum. Bora abim pastayı tutuyor ve en yüksek onun sesi çıkıyor. Gözlerinin içi karanlıkta bile parlayacak kadar güzel baktığını düşünüyorum. Bu evde beni en çok seven o olsa gerek.

Annem tuhaf bir kadın,beni çok sevdiğini söyleyemem.Yemeğimi hazırlıyor,kıyafetlerimi yıkıyor bir de,o kadar...Kız kardeşim Berin daha çok küçük. Beni sevebilecek kadar büyük değil ve babam da sevdiğini bilsem de göstermeyen birisi.Hiçbir zaman beni seviyormuş gibi davranmadı.
Geriye sadece Bora abim kalıyor.

Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dibine kadar girip beline sarılıyorum. Elinde tuttuğu tepsinin içindeki yuvarlak pastayı biraz daha havaya kaldırıyor.Doğum günü fikri ona aittir her zaman olduğu gibi, ailemizde kimse böyle kutlamalar yapma taraftarı değil. Hiç kimsenin de doğum günü kutlanmıyor benim haricimde. Tuhaf gelmiyor değil.

'Hadi mumları üfle. 'diye fısıldıyor. Neredeyse hiç yüksek sesle konuştuğunu duymadım.

Belinde birleşmeyen ellerimi çözüp mumları üflüyorum, aynı anda odanın ışıkları yanıyor. Her şey geçen seneki ve ondan önceki seneki gibi. Sobanın yanındaki kare masanın üzerinde iki çeşit meyve suyu, tabaklar ve bardaklar duruyor. Bir de plastik çatallarla tahta saplı bir bıçak.

Bugün dokuz yaşındayım. İlk hatırladığım doğum günüm yedi yaşındayken kutladığımız. Sekiz yaşımdakini de hatırlıyorum. Mumları üflüyorum, pastaya bir kesik atıyorum ve doğum günü çocuğu olarak pastanın en büyük diliminin bana gelmesini bekliyorum. Annem pastayı veriyor elime. Üstünde hep çilek ve çikolatalı süsün olduğu dilim benim oluyor. Sonra Bora abim herkesin meyve sularını dolduruyor. En sona benimkini bırakıyor. Aslında ben şeftalili meyve suyu sevmem, vişneli severim ama o herkese vişne suyu doldurup sadece bana şeftali suyu dolduruyor.

'Ben de vişne suyu istiyorum.'diyorum yanıma oturduğunda. Elini bacağıma koyup yavaşça okşuyor kot pantolonumun üzerinden boylu boyunca.
'Tamam bardağındakini bitirince sana vişne suyu doldururum. 'diyor. Asla vişne suyu içemiyorum çünkü bardağımdaki meyve suyunu hiçbir zaman bitiremiyorum. Pastanın daha yarısında meyve suyumdan birkaç yudum almışken üstüme bir ağırlık çöküyor. Göz kapaklarımı ne kadar açık tutmaya çalışırsam çalışayım olmuyor. Gözlerimi ovuşturuyorum yumruklarımla, bacağımı çimdikliyorum. Kendimi uyandırmayı başaramıyorum. Kafamı Bora abimin omzuna yaslıyorum.

VURGUN ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin