Perde 3
Bağımlı ve Berat'ın Bera'sıBera
Zihnimin yavaş yavaş uyandığını hissederken yapıştırılmışçasına, birbirine sıkı sıkı tutanan göz kapaklarımı araladım.
Gözlerim açıktı, hissediyordum ama hiçbir şey görmüyordum. Her yer karanlıktı.
Belki cehennemdeydim ya da ölüm beni sonu olmayan, ebedî bir boşluğun içine çekmişti.
Olabilir miydi?Her şey olabilirdi.
Uyuşuk olduğunu hissettiğim parmaklarımı kıpırdatmayı denedim. Zifiri karanlık gözlerimin açık kaldığı süre boyunca yavaş yavaş belli belirsiz silüetler barındırmaya başladı. İçerinin karanlığına alışan gözlerim yanıyordu. Acıyı hissediyordum. Korkunç bir aydınlanma hissiyle kalp atışlarımı duydum, kalbim göğüs kafesimi dövüyordu. Yaşıyordum, hayattaydım.
Ne olduğunu idrak edemediğim bir süre yatağın içinde oturdum. Sağ tarafımdaki karanlığın içinde doğru düzgün seçilmeyen Baler yatıyordu. Neredeyse duyulmayacak kadar kısık solukları evin içindeki tek sesti. Yana kayıp üzerine doğru eğildiğimde kıpırdansa da uyanmadı, parmaklarımın tersiyle nabzını yokladım. Nefeslerini duyduğumu sanıyordum ama uzun zamandır sık sık ortaya çıkmaya başlayan yanılgılarım beni her şeyi iki kere kontrol etmeye alıştırmıştı.
Şah damarının üstünde duran parmaklarım güçsüz atışları hissettiğinde hızlıca yataktan çıktım.
Aynalı olan duvara elimi yaslayıp kapıya ulaştığımda sıkı sıkıya kapalı duran kapıyı araladım. İçeriden hafif bir ışık geliyordu.
Berat evdeydi.
Kim bilir ne düşünmüştü, sadece bir saatliğine dışarı çıkıp,bıraktığı adamları öyle görünce ne hissetmişti?Oturma odası yerine loş sarı ışığın geldiği mutfağa ilerledim, adımlarım birbirine karışıyordu. Daha önce yaşamadığım bir duygu olan korku bedenime bir sancının yayılmasına neden oluyordu.
Mutfağa girdiğimde sandalyede oturmuş ve boş duvarı izleyen Berat'la karşılaştım. Yüzü bembeyazdı, düz saçları karman çorman olmuştu.
Gözlerimi titreyen ellerine çevirdiğimde parmaklarının arasında duran şeffaf poşeti gördüm."Berat... " Sanki biraz yüksek sesle konuşsam korkacakmış gibi göründüğünden fısıltıyla konuştuğumda beni duymadı,belki de umursamadı.
Ellerini üzerinde tuttuğu masaya yaklaşıp yavaşça yanağına dokundum. Dokunduğum her zaman sıcacık olan teni soğuktu.
Kafasını kaldırmadan uzun kirpiklerinin arasından yüzüme baktı. Konuşmadı ama konuşmayı denese de yapamayacağını biliyordum.
Avucunda duran poşeti almak için eline uzandığımda parmaklarını sıkıca yumdu. O kadar sıkı tutuyordu ki hatta, anında parmak boğumları bembeyaz oldu.
"Berat, konuş benimle güzelim. " dedim önünde eğilip. Dizlerimi yere koyup oturduğumda derince nefes aldı. Sanki aldığı hava göğsüne yetmiyor gibi arka arkaya soludu.
Saniyeler geçti, dakikalar... Kafamı dizlerinin üstüne yaslayıp konuşacak gücü toplamasını bekledim. Yılların yorgunluğuydu onun boğazını düğümleyen. Hiç seveni olmayıp sevdikleriyle sınanmış bir adamdı Berat. Sevmek güzeldi şüphesiz ama sevdiğin insandan aynı sevgiyi görememek yaşıyorken ölmeye benziyordu. Ve Berat yıllardır yaşıyor olmasına rağmen Baler yüzünden ölüyordu, şimdi bir de ben vardım.
Dakikalar saate evrilirken konuşmak için genzimi temizledim.
"Eğer gidersek... " dedim duysun diye yükselttiğim sesimle "sana zarar veremeyiz diye düşündüm. Üzülürdün ama geçerdi Berat. Baler sana zarardan başka bir şey vermedi yıllardır ve ben de elinde tuttuğun zararsız(!) şeylere bir hayli bağımlıyım, eninde sonunda seni de sürükleyecektim peşimde. Ya ben senden kopacaktım ya da sen benden kopmalıydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
Cerita PendekNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...