Ara Perde
HasretBirkan
Soğuk yüzünden beyaz yanakları kıpkırmızı olan Yalkı'yı kolundan tutup içeri çektiğimde siyah gözlerini kocaman açıp etrafa bakındı.Botunun teki ayağındaydı,ıslandığı için rengi koyulaşan pantolonunun paçaları çamura bulanmıştı.Kimsenin olmadığını anladığında tuttuğum bileği gevşedi. Botunu dışarıda bırakıp içeri girdi.
"Ben sana daha bu sabah neler anlattım,şimdi sen neler yapıyorsun?"diye homurdandı kızar gibi,tıpkı önceden olduğu gibi tonlayarak.Ondan uzak durmamı söylerkenki gibiydi ama değildi de.Gözlerinde her zamanki canlı parıltılar vardı.Ben bana sinirinin,nefretinin yansımaları sanardım.içten içe yalan söylediğini hissederdim ama o kadar gerçekçiydi ki her hali konduramazdım bana karşı hisleri olabileceğini.
Yüzümün önünde şıklayan parmaklarla gözlerimi ona çevirdiğimde hiç kendine yakışmayan üzgün bakışlarını bana diktiğini gördüm.Kırmızı ince dudaklarını bükmüştü.Her zaman bir yetişkin gibi davranan küçük kardeşim şimdi gerçekten küçüktü.
"Üzülme."deyip hemen ardından kollarını boynuma doladı.Ayaklarını yerden kesip sımsıkı sarıldım beline.Yıllardır sarılmadığım beline...
Heyecanla,hasretle kavrulan kalbim kıyafetlerin üstünden ona azıcık değiyorum diye tümden hasret çekiyordu.
"Yalkı'm"dediğimde yüzünü boynuma yasladı.
"Utanmazın tekiyim aslında biliyorsun ama senleyken hep utanıyorum.Değişmeyecek sanırım bu.Bir gün ellerini tuttuğumda,dudaklarını öptüğümde değişir sanmıştım ama bugün ikisini de yapmama rağmen değişmedi.Eğer böyle olmaya devam ederse yeniden senden ayrılmam gerekecek."Son cümlesiyle nefesim kesildi.Daha yeni kavuşmuşken nasıl bırakırdım onu? Tenine bir kere değen tenim bir daha kopar mıydı hiç ondan?
"Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
Belini sarmayalı,
Gözünün içinde durmayalı,
Aklının aydınlığına sorular sormayalı,
Dokunmayalı sıcaklığına karnının,
Yüz yıldır bekliyor seni bir şehirde bir adam..."***Aklımın büyük bir kısmını,kalbimin tamanını kaplayan çocuk için her an dilimin ucunda olan şiiri ilk kez onun da duyabileceği şekilde dillendirdiğimde kafasını boynumdan kaldırdı.Soğuktan titreyen ellerini nereye koyacağını bilemeyerek birbirine doladı.Gözlerinin içine nasıl baktığımı görebiliyordum siyah gözlerinden akseden yansımamdan.Dolu doluydu,benim için uzun olan ömrümde kimseye bakmadığım gibiydi.
Gözbebekleri titreyen gözleri doldu.
"Eğer ki sen benden gidersen,bir kere beni sevdiğini bildikten sonra benden gidersen olmaz Yalkı.Ben bu saatten sonra sensiz yaşamaktansa yaşamamayı tercih ederim." dedim .Kapının önünde dikilmiş öylece birbirimizi izlerken elini kaldırıp yüzüme koydu.Bugün üçüncü kez dudaklarımızı birleştirdi.Eğer birisi gelip "Bir gün Yalkı seni bir saniye öpecek,öptükten sonra öleceksin." dese hiç tereddütsüz kabul ederdim ve şimdi uğruna öleceğim dudaklar dudaklarımdaydı,gözleri gözlerimde...Soğuk avcu onunkine nazaran sıcak olan avcumun içindeydi.Küt küt attığını duyduğum kalbi kalbime denk geliyordu.Azrail canımı şimdi alsa evrenin en mutlu ve huzurlu insanı olarak ölürdüm.Hiç gocunmaz,tek kelam etmez,teslim ederdim canımı.
İnce üst dudağını kavrayıp sakin sakin,tadını çıkararak öptüm.Benim sakinliğimin aksine onun sık nefes alışverişleri küçük holü dolduruyordu.Yüzümde duran eline sahip çıkamıyormuş gibi eli sürekli kayıyordu.Bu çocuksu hallerine istemsizce güldüğümde hararetli dudaklarını dudaklarımdan ayırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN ||
ContoNeden böyle olduk? Paramparça, tuzparça... Birleştirmeye hiçbir yapıştırıcının gücü yetmeyeceği kadar kırıldık. Kırıklarımızla birbirimizi kestik.Kan döktük. Sonra birbirimizin kesiklerine ağladık. Senin canın benim için yandı, benim canım senin içi...