Özür dilerim, ben sevilir bir yanım olabileceğini düşünmüştüm. Yanılmışım.Sıçrayarak oturduğum koltukta uyandım. Terli olan avuç içlerimle yüzümün önüne düşen saçları geriye doğru itekledim. Kabus içinde kabus görmüştüm. Hatta görmekten ziyada gerçekmiş gibi yaşayıp o acıyı hissetmiştim.Dirseklerimi dizlerime yaslayarak öne doğru eğildim. Gördüğüm kabusun etkisiyle kalp atışlarım hızlanmıştı. Gerçek gibiydi. Hayatımda hiç bu kadar gerçekçi bir kabus görmemiştim. Atlas'ı kaybettim sanmıştım. Her şeyin mahvolduğunu hissetmiştim.
Ellerimle yüzümü sıvazlarken gözlerimi Atlas'ın yattığı koltuğa çevirdim. Koltuk boştu. Saçlarımı karıştırmak için havaya kaldırdığım elim durdu. Koltuk boş muydu?
Gözlerim irileşirken koltuktan adeta fırlarcasına ayaklandım. Hava yeni yeni kararıyordu. Evin içerisinde loş bir karanlık vardı. Sadece dışarıdan içeriye sokak lambasının ışığı vuruyordu.Salondan çıkarken evin içindeki seslere kulak kesilmiştim. Banyodan gelen devrilme sesiyle ayaklarım o tarafa yöneldi. Rüyanın etkisiyle hızlı çarpan kalbim işittiğim devrilme sesiyle mümkünmüş gibi daha da hızlanmıştı. Banyonun kapısı hafiften aralıktı ve ışığı yanıyordu. Sessizce yaklaştım, kapıya doğru uzandım ve içeride ne olduğunu anlamak için dinlemeye başladım.
Önce bir çeşme sesi duyuldu. Kapanan çeşmenin ardından bir makas sesi geldi. İçeride bir şeylerle uğraşıyordu. Lavabonun içerisine doğru gürültüyle bir şeyin düşmesi üzerine daha fazla kapının önünde durmaya dayanadım. Kapı kolunu kavradığım gibi içeriye dalmam bir oldu. Girdiğim anda gözlerim bir çift ela gözle çakışmıştı. Eli karnının üzerinde bir yerlerde havada kalırken kaşları şaşkınlıkla havalanmış bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerimi art arda kırpıştırarak bir havadaki eline bir de yaralarla kaplı olan yüzüme baktım. "Uyandırdım mı seni?"
Sorusuyla birlikte gözlerimi bir kez daha kırpıştırdım. Ağzımı açtım ancak geri kapattım. Bir an ne diyeceğimi bilememiştim. "Y-yok," baş parmağımla arkamı işaret ettim. "Sadece... seni göremeyince korktum."Söylediklerim üzerine sesli bir nefes verirken elini lavabo tezgahına dayadı. Gözlerini kapatarak öne doğru eğilmesiyle korkuyla ona yaklaştım. Elimin birisini omzuna koyarken diğerini de endişeyle çenesinin altına koydum. "Atlas?"
Elini havaya kaldırdı, gözlerini araladı. "İyiyim ben, sadece bir an nefesim daraldı."Rahatlarken elimi çenesinden çektim."Sen ne yapıyordun burada?"Ona bu soruyu sorarken etrafa bakınıyordum. Normalde lavabo tezgahının üzerinde duran sabunluk lavabonun içerisindeydi. Çeşmenin kenarından ise birkaç pamuk, gazlı bez ve makas bulunuyordu. "Yüzümdeki yaraları temizlemek istedim."Gözleriyle etrafa saçtığı malzemelere baktı. "Ama yapamadım."
Yenilmişlikle omuzları düşünce kıkırdadım.
"Geç salona, ben hallederim." Büyük ihtimalle itiraz etmek için açtığı ağzını elimi havaya kaldırarak kapattım. "Size geçmeniz gerektiğini söyledim Savcım." Tek kaşı havalanırken dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Hoşuna gittiğini belli eden bir tavırla başını salladı ve banyodan çıktı.Gülerek başımı hafifçe salladım. Lavabonun üzerine saçtığı malzemeleri toparlayarak bir kenara koydum, lavabonun içerisine düşen sabunluğu da kaldırarak eski yerine koydum. Toparladığım malzemeleri kucağıma bastıktan sonra banyodan çıktım.
Salona geçtiğimde Atlas arkasına yaslanmış bir şekilde koltukta oturmuş düşünceli bir şekilde camdan dışarıya bakıyordu. Karanlık salonda bu şekilde oturması kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Kucağıma bastıklarımı koltuğa koyduktan sonra önünden geçerek cama yöneldim ve perdeyi çektim. Salonun içerisi tamamen kararırken düşmemeye dikkat ederek kapıya adımladım. Kapıya varınca ışığa bastım ve salon aydınlandı. Gözüm gönlüm açılmıştı. Geri Atlas'ın yanına giderek koltuğa oturdum ve bedenimi koltuğun üzerinde yan çevirerek ona doğru döndüm. Gözleri hala kapalı olan camda takılıydı. Perdeyi çektiğimi fark etmemiş miydi? O kadar dalacak ne düşünüyor olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
ChickLit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...