-Ama güçlü görünüyorsun?
+Başka seçeneğim yoktu...Sanki herkes tek bir ağızdan anlaşmış gibi konuşmuyordu. Mahkeme salonunun önünde duruşma saatinin gelmesini bekliyorduk. Önümde ki koltuklarda Baran, Rüya, Açelya üçlüsü oturuyordu. Hemen onların karşısında da ben ve Ilgaz vardık. Koridorda kimsecikler yoktu. İleriden adliye binasında bulunan insanların boğuk uğultularını işitebiliyordum.
Gözlerimi etrafta amansızca gezdirirken Açelya'nın kızıl saçlarında takılı kaldı. Baş parmağımın tırnağını iki dudağımın arasına yerleştirdim, gözlerimi kısarak dikkatle saçlarına baktım. O, doğal kızıldı. Onunla üniversitenin ilk senesinden beri tanışıyorduk. Çoğu kez, insanların yanına gelip saçının boya numarasını istediğine şahit olmuştum. Ama o hepsinde de saçlarının kendi rengi olduğunu söylemekten asla bıkmamıştı. Açık olmak gerekirse gerçekten kıskanılacak güzellikte saçları vardı. Gözlerimi zorlukla Açelya'nın saçlarından çekmeyi başarabilmiştim. Ancak daha saniye olmadan bu sefer de gözlerimin radarına takılan şanssız Baran oldu. Üzerinde siyah bir gömlek ve ona uyum sağlayan siyah kumaş pantolonu vardı. Hafif sarıya kaçan kumral saçları giyimine zıtlıkla dağınıktı. Açık kahve gözlerini yere dikmiş boş boş bakıyordu.
Kalbimin ortasında bir burukluk hissettim. Baran'ı en iyi anlayabilecek kişilerden birisi de bendim. İkimizde aynı insanlar yüzünden sevdiklerimizi kaybetmiş, acı çekmiştik. Onu çok iyi anlayabiliyordum. Belki de onu benden daha iyi anlayabilen yoktur. Derin bir nefes eşliğinde başımı Baran'dan sol tarafa çevirdim. Ama saniyesine pişman oldum.
Ilgaz, kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Baran'a baktığımı fark etmiş olmalıydı. Dudaklarımda minik bir gülüş belirse de o bunun farkına varmayacak kadar kızgındı. Oturduğum koltukta yavaşça ona doğru kayarak yaklaştım. Gülmemek için sertçe dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kalmıştım. Ona doğru yaklaşmamla bacaklarımız birbirine hafifçe dokunmuştu. Bu dokunuş ile Ilgaz bir an irkildi ama bunu dışarıya yansıtmadan ustalıkla gizledi.
Dişlerimi sertçe alt dudağıma geçirerek başka bir hamle de bulunmadım. "Yeri ve zamanı değil belki ama size bir şey demem gerekli." Karşımda oturan Rüya'nın tereddüt ve endişe dolu bir sesle konuşması üzerine bütün meraklı bakışlar anında ona döndü. Sağ elinde tuttuğu telefona bir bakış daha attıktan sonra alt dudağını ağzının içerisine yuvarladı. Hala söyleyip söylememekte karasız gözüküyordu. "Sorun ne Rüya?"
Baran oturuşunu düzelterek iyice Rüya'ya yaklaştı. Rüya'nın bu halini fırsat bilerek telefonuna eğilmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Onun bu hareketini önceden tahmin eden Rüya, daha Baran telefona eğilmeden telefonu kapatarak kucağına bırakmıştı. Gözleri önce yanımda oturan Ilgaz'a ardından da bana döndü. "Ekin, gitmiş."
"Anlamadım?" İlk tepki veren Ilgaz olmuştu. Ben, hala Rüya'nın dudaklarının arasından dökülen cümlenin gerçekliğini kendi içimle tartışmakla meşgulken Ilgaz tepki vermeyi başarabilmişti.
Rüya anlatmaya başlamadan hemen önce derin bir nefes verme ihtiyacı duydu. "Bugün sabahın ilk saatlerinde istifasını vermiş. Henüz ortalıkta pek fazla kimseler yokken eşyalarını toparlamış ve o an orada olan polis arkadaşlarıyla vedalaşarak hiçbir şey demeden çıkıp gitmiş." Rüya konuşmayı bitirdiğinde elimi havaya kaldırarak dikkatleri üstüme çektim. "Hem de Semih'in mahkemesinin olduğu bir günde. Bu saati bekleyemeyecek neyi olabilir?" İdrak edemiyordum. Artık son zamanlarda bazı şeyleri anlayamıyordum. Neden olduğunu, sebebinin neyden kaynaklı olduğunu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
ChickLit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...