Acıdan başka bir şey değilim...Saçlarımı toplama ihtiyacı duymadım. Açıkçası bu yapılacak şey gram umurumda bile değildi. Umurumda olmayan şey için özenmeme de gerek yoktu. Kahverengi saçlarımın tutamlarının bir kısmı göğsüme doğru düştü. Gözlerim aynada ki yansımamın üzerinde dolaşırken boynuma taktığım pusula kolyesinde durakladı. İçimden bir ses bunu gönderen kişinin yakın zamanda karşıma çıkacağını söylüyordu.
"İzgi Hanım?" Kapının bir anda tıklatılmasını beklemediğimden olduğum yerde sıçradım. Hızlı hareketlerle kilidi çevirerek kapıyı açtım. Kapı aralanır aralanmaz direkt Lale'nin yüzüyle karşılaştım. Gözleri tedirgince etrafta geziniyordu. "Beni Semih Bey gönderdi. Hazır olup olmadığınızı merak ediyor kendileri." gözlerimi devirerek arkamda ki banyo kapısını kapattım. "Hazırım, inebiliriz."
Kapıya doğru adım atmıştım ki Lale'nin kolumdan yakalamasıyla attığım adım hava da kaldı. "Üzgünüm İzgi Hanım," çatılmış kaşlarımla gerileyerek Lale'nin tam karşısına geçtim. "Anlamadım?" Koluma doladığı parmaklarını gevşetti, saniyeler içerisinde kolumda ki temasını kesti. "Semih Bey, o gelesiye kadar odadan çıkmamanız gerektiğini iletmemi istemişti."
"Peki, Semih Bey izin verirse sebebini öğrenebilir miyim?" kollarımı göğsümde bağlayarak Lale'den cevap beklemeye başladım. Ancak o gözlerini kaçırmakla yetindi. Derin bir nefes vererek kollarımı çözdüm. gözümün kenarıyla kameralara bir bakış attım. Kırmızı ışık yanıyordu.
"Neler oluyor?" anlık olarak Lale'nin de gözleri kameraya döndü. Kameranın kırmızı ışığını fark eder etmez hızla bana döndü. "Bilmiyorum, inanın hiçbir şey bilmiyorum. Semih Bey delirmiş gibi. Nişan hazırlıkları için gelen ekip arkadaşlarına sürekli bağırıp duruyor. Sebebini bir türlü anlayamadım." işaret parmağımın ucuyla yavaşça çeneme vurdum. "Hiç telefonla falan konuşurken gördün mü?" Hafifçe başını sallayarak onayladı. "Evet, mutfakta hazırlıklara yardım ederken kendisi bahçeye çıkmıştı. O sırada telefonu çaldı. Kimin aradığını anlayamadım ancak karşı tarafa bolca hakaret etti. Üstüne bir de tehdit ederek yüzüne kapattı."
Tek kaşım hayretle havalandı. "Bak sen." yavaşça gülümsedim. Bir anda keyfim yerine gelmişti. Semih için yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bu da beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Elimi Lale'nin omzuna koyarak dostane bir tavırla sıktım. "Teşekkür ederim, hepsi için." Lale de benim gibi samimi bir gülümseme ile karşılık verdi. "İzninizle benim aşağıya geri dönmem gerekiyor. Uzun süre ortadan kaybolursam dikkat çekebilirim."
"Pekala." Lale odadan ayrıldığında olduğum yerde dikilmeye bir son verdim. Ağır hareketlerle cama doğru yaklaştım ve bahçeye bakındım. Birkaç saat öncesinden daha farklıydı. Bahçenin her bir yanına sıra sıra masa ve sandalyeler dizilmiş, her bir masanın üzerine ise kırmızı güllerden yerleştirilmişti. Gözlerim kırmızı güllerin üzerinde takılı kaldı. Elbisem kırmızı, çiçekler de kırmızı. Bundan herhangi bir anlam çıkartmam aptallık mı olurdu?
Bunlar bana bir işaret miydi yoksa kafamda kurduğum saçma düşüncelerden birisi miydi? Başımı iki yana sallayarak beynimin içerisinde dönüp duran düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Kurtulamadım. Pencerenin tamamını kapatan beyaz tülü yavaşça sıyırdığım sırada görüş açıma Semih girdi.
Sırtı bana dönüktü. Hızlı adımlarla bahçenin bir ucuna doğru yürüyordu. Buradan oldukça sinirli gözüküyordu. Eli cebine gitti ve telefonunu çıkarttı. Biri arıyor olmalıydı. Telefonu kulağına doğru dayamasıyla tahminim doğru çıkmıştı. Telefonu açmasıyla olduğu yerde kalması bir olmuştu. Sabahtan beri onu rahatsız eden birisi ya da birileri vardı. Sırtı bana dönük olduğundan yüz ifadesini ya da konuşup konuşmadığını göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
Literatura Kobieca(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...