Ve bazıları: yokken bile vardır, fazlasıyla.
2 hafta önce;
Esen rüzgarın soğukluğu ile üzerimde ki koyu yeşil hırkama daha sıkı sarındım. Kollarımı bedenime dolayarak ağır ağır adımlarımı atıyordum. Bahçedeydim. Hava bulutluydu. Evin arka tarafında havuzun etrafında, ağaçların arasında, korumaların önünde öylece yürüyordum. Dikdörtgen bir bahçeydi burası. Her yeri büyük ağaçlarla çevrili, yüksek duvarlarla ve tellerle kapatılmış bir bahçe. Her kapının yanında ve camın altında korumalar bulunuyordu.
Başımı ayaklarıma eğdim. Her adım attığımda ayağımın altında ezilen çimlere bakındım. Rüzgar hafif hafif esmeye devam ederken yüzüme düşen tutamları savuruyordu. Gözlerimi kapatarak rüzgarı hissetmek ve azıcıkta olsa rahatlamak istiyordum. "İzgi Hanım?"
Sol tarafımdan gelen kalın ses beni hazırlıksız yakalamıştı. İrkilerek gözlerimi açtım, yanı başımda duran korumaya döndüm. "Semih Bey artık odanıza çıkmanız gerektiğini söyledi." Başını olumlu anlamda salladım. İnat ederdim. Ama bugün hiç onunla uğraşacak havam yoktu. Yüzünü görüpte olmayan moralimi iyice bozmasını istemiyordum.
Eve girmeme rağmen koruma hala peşimden geliyordu. Bu dikkatimi çekmişti. Evin içine kadar girmeleri yasak diye biliyordum. Merdivenlerin oraya varasıya kadar emin olmak için yürümeye devam ettim. Ama hala peşimdeydi. Durdum, arkama döndüm. "Sorun ne?"
Sorumla birlikte etrafına bakındı. "Size bu evden çıkmanıza yardımcı olabilirim." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "O nasıl olacakmış?"
"Geceleri nöbet değişim sırası var. O sırada iki dakikalığına kapılarda kimse durmuyor. Eğer gece iki de ön kapıya kadar gelebilirseniz sizi çıkartabilirim. " bu ayağıma gelen büyük bir fırsattı. Kollarımı göğsümde bağlayarak dik dik baktım. "Bunu neden yapasın ki? Karşılığında ne elde etmiş olacaksın?"
Yavaşça çenesini kaşıdı. "Bakın, bir buçuk aydır buradasınız. Defalarca kez kurtulmayı denediniz ama her seferinde başarısız oldunuz. Sizin yerinizde başka bir kadın da olsa yine aynısı yapardım. Görüyorum sizi. Acı çekiyorsunuz. Lütfen, izin verin size yardımcı olayım." Yalvaran gözlerle bakmaya devam ederken omuzlarımı düşürdüm. "Düşüneceğim."
Korumayı arkamda bırakarak koşar adımlarla merdivenleri tırmandım. Odaya girdiğimde bedenimi güçlükle yatağa attım. Kollarımı başımın altında bağlayarak tavanla bilmem kaçıncı defa bakışmaya başladım.
Kafamı kurcalayan bazı kısımlar vardı. Bu adam Semih'in adamıydı. Tanımadığım etmediğim bir adam neden bana yardım ederdi ki? Söylediklerinde samimi olabilir miydi? Göğsümün üzerinde ki ağırlıkla beraber ağlamak istedim. Bu his iyi şeylerin habercisi olmuyordu.
Saat çoktan gece biri geçmişti. Neredeyse ikiyi vurmak üzereydi. Hala uyuyamamış korumanın dediklerini düşünüyordum. Karanlıktaydım. Odanın camından içeriye dolan ay ışığının altında bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum.
Tırnağımı yerken yavaşça cama ilerledim. Camın altında ve kapıda duran korumalar hala aynıydı.Eğer kaçacaksam kapıyı kullanmaman gerekirdi. Odam birinci katta olduğundan yere çok yakın değildim. Ancak atlayabilirdim. Aşağıya atlamak için aklıma gelen ilk fikir çarşaf olmuştu. Bunu daha öncesinde yapmıştım. O zamanlar lisedeydim. Şimdi de aynısını yapabilir miydim emin değildim açıkçası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
ChickLit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...