Kursak diye bir yer var. Heveslerim, hayallerim, sevdiklerim... Hepsi orada.
Hani bazı anlar olur, ne yapacağınızı bilemezsiniz. Bedeninizi bir şok sarmalar. Olduğunuz yerde çakılı kalırsınız. Belki bir rüyanın ya da kabusun tam ortasında olduğunuzu düşünürsünüz. Sonra bir çığlık işitirsiniz. Acı bir çığlık. Kimsenin duyamadığı içinizde kopan bir çığlık. Gitmek istersiniz ya da arkanıza bakmadan kaçmak. Ama her ikisini de yapamazsınız. Ayaklarınız size itaat etmez. Sizin beyninize verdiğiniz emirleri yerine getirmez.
Ilgaz'ın etrafını sarmaya başlayan siviller ve polislerle birlikte Hande'yi görmez olmuştum. Parmaklarımın arasından sıyrılan çantam tok bir sesle ayaklarımın hemen yanına düştü. Ayağıma giydiğim o topukluları bile umursamadan koşmaya başladım. Aramızda çok bir mesafe yoktu. Koşmama rağmen sanki çok uzakmışız gibi hissettim. Bir anda aramıza kilometreler girmiş gibiydi.
Kime ne olduğunu umursamadan insanları iteklemeye ve bütün gücümle aralarından geçmeye çalıştım. Bazıları bana kızıyor bazıları ise halime acıyarak bakıyordu. Ayağım tökezledi, burkulan bileğim yüzünden tam Hande'nin yanı başına düştüm. Avuç içlerim yere değecek şekilde dizlerimin üzerine düştüğümde Hande hafif aralıklı olan gözleriyle karşılaştım. Beni tekrardan yanında görmesiyle birlikte gülümsedi. "Beni bırakmayacağını... biliyorum."
Düşmemden kaynaklı sızlayan aynı zamanda titremesini dindiremediğim ellerimle kanlı elini kavradım. "Seni asla bırakmam." Dilinin ucuyla kurumuş olan dudaklarını ıslatmaya çalıştı. Sertçe yutkundu. "Biliyorum."
Gözlerimden akan yaşlarla ona iyice yaklaştım. "Beni dinlemeliydin, sana dediğimde hayatımdan çıkmalıydın Hande." Ellerime bulaşan kanına bakmamak için kendi içinde ayrı bir savaşa girişmiştim. Ellerimde ki ıslaklığı ve sıcaklığı çok net hissedebiliyorum. Göğüs kafesimin hemen altında bulunan kalbim delicesine çarpıyordu. "Pişman değilim."
"Kendini yormamalısın." Ilgaz'ın konuşmasıyla Hande'nin bakışları ona döndü. Hafifçe tebessüm etti. "Yolun sonuna geldim..." durdu. Söylediği cümle canımı yakmasına rağmen bir şey diyemedim. Ilgaz'la konuşuyordu. Konuşmaya takatim yoktu. "Tebrik etmeliyim seni, çok iyi bir yalancı aynı zamanda da iyi bir adamsın sen." Yutkundu. Gözleri gittikçe kapanıyordu ama o kapatmamak için çok büyük bir mücadele veriyordu. Başını bana çevirdi.
"Sakın pes etme. Sana güveniyorum."Bir şey dememe izin vermeden yeniden Ilgaz'a döndü. "Onu sana emanet ediyorum. Senden başka kimsesi kalmayacak Ilgaz. Sakın onun elini bırakma. Onu koru." Veda ediyordu. Bize veda ediyordu.
"Hayır, hayır... Böyle konuşma, dayanamam." Ellerimin arasında ki elinin tutuşu sıkılaştı. "Buraya kadar." Ellerimin arasında ki elini kolaylıkla benden kurtardı, elini yavaşça karnının üzerine koydu. Ilgaz'ın gözleri Hande'nin elini takip ettiğinde gözlerini acıyla yumdu. "Ekin'e iyi bakın." Son sözleri bu oldu. Kapatmamak için çabaladığı gözleri kapandı, başı Ilgaz'ın göğsüne doğru düştü.
İnanmak istemedim. "Uyanmalısın. Beni yalnız bırakamazsın. Hande!" Sertçe omuzlarından kavradım. Şuursuzca sarsmaya başladım. "Uyan! Kalk!"
"İzgi..." Ilgaz'ın seslenişini umursamadım. Başımı kaldırıp ona bakmaya tenezzül bile etmedim. "Kalk gidelim! Hande uyan! Bu kadar kolay olamaz! Olmamalı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
ChickLit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...