Ağlamak çok büyük bir nimet. Ağlayamamak çok zor...
Durmadan art arda çalmaya başlayan kapıyla birlikte kapalı gözlerimi aralamak zorunda kalmıştım. Yattığım yerde bir sağa bir sola döndüm. Kalkmak istemiyordum. Homurdanarak doğrulmak zorunda kaldım.
Üzerimdeki örtüyü omuzlarıma alarak yattığım koltuktan kalktım. Ayaklarımı sürüye sürüye kapıya ulaştım.Kapıyı açtığım anda karşımda beliren iki polis memurundan birisi halimi görünce suçlulukla gözlerini kaçırdı. "Kusura bakmayı Savcım uyandırdık,"Yumruk yaptığım elimle yarı açık gözümü ovaladım.
"Atlas Savcının ifade vermesi gerekiyor. Size ulaşamadık, bir şey olduğu düşüncesiyle gelmiştik."Gözlerimi açık tutmaya çalışırken başımı olumlu anlamda salladım. "Kendisi uyuyor olmalı. Uyanınca söylerim ben, buraya kadar zahmet etmişsiniz.""Estağfurullah Savcım."
"Teşekkürler, kolay gelsin arkadaşlar."
"İyi günler Savcım." Son kez baktıktan sonra arkalarını dönerek merdivenlere yöneldiler. Arkalarından kapıyı kapattım. Gözümün önüne düşen saç tutamına doğru üfledim. Saç tutamı gözümün önünden çekilince kocaman gülümsedim.
Omuzlarımdaki örtüye sımsıkı sarılarak Atlas'ın yattığı odaya ilerledim. Kapalı kapıyı görünce gözlerimi devirdim. Bu yüzden kapı sesine uyanmamış olmalıydı. İlk önce kapıyı tıklattım. Ses gelmeyince de yavaşça kapıyı açarak içeriye başımı uzattım. Atlas başını yastıklarım arasına gömmüş, yüz üstü bir şekilde uyuyordu. Yüzünü yastıkların arasına gömdüğünden dolayı göremiyordum.
Homurdanarak odaya girdim. Komidinin üzerinde duran telefonumu fark edince ilk önce ona yöneldim. Elime alarak ekrana bakındım. Rüya'dan ve birkaç polis memuru arkadaştan cevapsız çağrılar vardı. Onları es geçerek ekranı kapattım ve telefonu aldığım o yere geri bıraktım. Omuzlarımdaki örtüyü indirdim. Dörde katlamaya çalışırken dolabın önüne geçtim. En sonunda becererek katlayabilmiştim. Dolabın kapağını sessizce açarak örtüyü yerine bıraktım ve yine aynı sessizlikle kapadım.
Parmak uçlarımda yatağa yaklaştım. Bir dizimi kırarak yatağın üzerine çıktım. Atlas'ın kolunun altındaki yastığın ucundan kavrayarak kendime doğru çektim. Ancak ne olduğunu bile anlamadığım bir şekilde kendimi sırt üstü yatakta yatar biz vaziyette buldum. Atlas yarı açık gözleriyle yüzüme bakarken yavaşça boynuma doladığı parmaklarını gevşetti. Gözlerim şokla irileşmişti. Üzerimden kalkarken gözlerine suçluluk ifadesi yer edinmişti.
"Ben... özür dilerim İzgi. Senin olduğunu bilemedim."Bana sırtını dönerek yatağın kenarına oturdu. Yattığım yerden doğrularak yanına gittim ve oturdum. Elimi omzuna koyduğum anda başını kaldırdı ve göz göze geldik. "Özür dileme. Asıl ben özür dilerim. Öylece sessizce yaklaşmam hataydı."Bir şey demeden sadece yüzüme bakıyordu. Tam o anda yüzüme yediğim yastık darbesiyle sırt üstü yatağa doğru düştüm. Gözlerimi kırpıştırarak tavana bakındım. O bana yastıkla vurmuş muydu? Doğrularken arkasındaki yastığı aldım. "Sen bana vurdun mu?" İnanamazcasına baktım yüzüne. Hınzırca sırıtırken yastığı ortaya çıkardım ve sert olmayacak bir şekilde ona vurdum. Yüzündeki yaralara dikkat etmeye çalışıyordum bir yandan da.
En son kafama yediğim yastık darbesiyle durdum. Gülüşlerimin arasından nefes almaya çalışırken yüzümün önüne düşme saçları kulağımın arkasına sıkıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
ChickLit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...