Ben mi?Yitirmedim henüz aklımı,
lakin bu şehir bazen boğuyor beni,
biliyor musun?
Bu odada da bu evde de daha fazla kalmak istemiyordum. Dakikalar aktıkça strestim artıyor, soğuk terler döküyordum. Artık duvarlar üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Adeta boğuluyordum. Ellerimi yüz hizamda kaldırarak sallamaya başladım. bir ümit de olsa bunun beni rahatlatacağını düşünüyordum. Ya buradan kurtulamazsam ya onunla gerçekten evlenmek zorunda kalırsam? O zaman ne yapacaktım? Büyük bir risk almıştım. Ya tamamen buradan kaçacaktım ya da sonumu getirecektim. Önümde iki yol var.
Yarım saat kadar öncesinde nikahın yapılacağı otele gelmiştik. Benim için hazırlanan odaya geçtikten sonra kendi başıma kalmıştım. Keşke Lale de burada olsaydı. Bunu çok isterdim. Nikah, ondan öğrendiğim kadarıyla, otelin büyük salonunda yapılacakmış. Nişanda ki davetli sayısından biraz daha fazla insan bulunacakmış. Nişana çağırılan insan sayısı bile beni fazlasıyla şaşırtmıştı.
Ben bu şekilde tahmin etmemiştim. Ne nikaha birilerini çağırmasını ne de nişan yapmasını kesinlikle beklemiyordum: Semih Güney Yargıç bir şeylerin peşinde olmalıydı.
Ayağımı stresle sallarken odanın kapısının tıklatılmasıyla durdu. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında karşımda Kara'yı görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Hızla oturduğum yerden ayaklandım. Odaya girer girmez arkasından kapıyı kapatarak kilitledi. "Kara?"
"Nasılsın?" normal ama bir o kadarda tuhaf olan sorusuyla güldüm. "İyilik valla Karacığım. Sen nasılsın görüşmeyeli?" Ellerimi belime koyarak ters ters baktım. Küçük bir kahkaha eşliğinde az önce kalktığım koltuğun köşesine oturdu. "Bende iyiyim İzgiciğim." Koltuğun üzerinde duran yastıklardan birisini kaptığım gibi suratına fırlattım. Yastığa refleksle gelişi güzel vurduğunda yastık ayak ucuna düşmüştü. "Bana bak saçlarımı yeni yaptırdım."
Hayretle koltukta oturan adama baktım. Ciddi ciddi elleriyle saçlarını düzelttiğinde ise dudaklarımdan bir şaşkınlık nidası olarak 'hah' döküldü. "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" bir anda bağırmamla yüzünü ekşitti. "Seninle dalga geçmiyorum. Çok fazla gergin olduğunu kapıdan girdiğim andan itibaren fark ettiğim için seni güldürmeye çalışıyorum."
Evet, beklediğim cevap bu değildi. Yüzüne öylece bakakaldığımı fark edince gömleğinin yakasını düzelterek ayaklandı. "Her şey hazır." Tam karşımda durdu ve derin bir nefes verdi. "Kolay oldu diyemeyeceğim. Biraz zorlandık açıkçası," elimi havaya kaldırarak konuşmasını kestim. "Zorlandık? Siz kimsiniz tam olarak?"
Bu sorumu beklemiyor olacak ki duraksadı. "Neden merak ediyorsun? Senin için önemli olan yalnızca buradan kurtulmak sanıyordum." bir anda bana karşı gardını almasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Afallamış bir ifadeyle yüzüne bakınca omuzlarını düşürdü. "Bunları sormamalısın İzgi. Ben sana bunları anlatamam. Ben anlattıkça daha çok kafan karışacak böylelikle daha çok sorgulayacaksın. En sonunda ise kendini çıkmaz sokağın bir tanesinde bulacaksın. Yapma."
Ağırca yutkundum. Bu sefer geri adım atmam gerekiyordu anlaşılan. "Pekala, sormayacağım. Dinliyorum."
"Sen adresini gönderdikten sonra oteli araştırdım. Tam olarak şehir merkezinde. Herhangi bir aksaklık sonucunda yakalanma ihtimali ortaya çıkabilir. Böyle bir durum içinse şehir merkezinde olmak bizim için büyük bir avantaj olur. Kolaylıkla kalabalığa karışıp izimizi kaybettirebiliriz." onu dinlemeye devam ederken yavaşça koltuğa oturdum ve gözlerimle etrafa bakındım. Alışkanlık olmuştu. Bu odada da kamera olmadığını biliyordum. İlk geldiğim anda her tarafı kontrol etmiştim ama huzursuzdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanımdaki Yalancı
Chick-Lit(Eski adı: Mafya ve Savcı) Sabahları Savcı, geceleri Mafya olan bir adam; Ilgaz Yargıç. Dürüst, güvenilir, başarılı bir Savcı; İzgi Erçin. "Beni daha ne kadar kandırabilirsin diye düşünürken her seferinde yere çakılıyorum. Sana güvenmemi istiyorsu...