Kadeh

420 68 268
                                    

"Kim benim gemime adım atmaya cüret edebilir?"

Duyduğumuz sesle beraber San'la birbirimize baktık.Yaşlı gözleriyle yavaşça Shamy'nin kafasını yere bıraktı.

Saklandığımız masanın arkasından kafamı kaldıracakken saç bandımı teğet geçen okla kafamı geri çektim.

"Şu lanet okları atmayı kesin!"

"Kimsin?"

"Red head."

Kahkaha sesi yankılandıktan kısa bir süre sonra sustu.Kafamı kaldırıp kaldırmamakta kararsızken San bana engel oldu.

"Okları atmayın ve konuşalım!"

"Düşmanla anlaşma yapmayacağım."

"Düşman değiliz."

San derin bir nefes aldı.

"Yalnızca bir şey almaya geldik.Ateşi kesin ve konuşalım."

Kısa bir sessizlik olduğunda bana baktı.Kafamı sallayıp yavaşça ayağa kalktım.Etrafta bir şey yoktu.İşaret verdiğimde bütün tayfa ayaklandı.

"Ne almak için buradasınız?"

Tahta duvarların içinden geçerek karşımızda beliren bedenlere baktım.Sakalları-

Sakalları ahtapot kolları gibi olan bir adamla karşı karşıya kaldım.Arkasındakilerin ellerinde oklar vardı.Hepsinin görüntüsü garip ve farklıydı.Deniz canlılarına benziyorlardı.

"Adın ne?"

"Davy Jones."

Herkes duyduğu isimle şaşkınlık nidası çıkarırken elimi belimdeki kılıca attım.O,efsane korsan ve bu geminin sahibiydi.Bu ismi her korsan bilirdi fakat suyun içinde öylece duran bir geminin kaptanı ve tayfası nasıl yıllar boyunca yaşayabilirdi?

"Sen" dedim ona bir adım atarak.

"Nasıl-"

Etrafımda yürümeye başladığında tayfa kılıçlarını çekmişti.Belimdeki kılıcı hızlı bir hamleyle çıkardığımda Davy Jones da karşılık vermişti.

"Gemimde ne arıyorsunuz?"

"Kadehler."

"Ne?"

"Kadehleri ver ve gidelim.Yalnızca istediğimiz bu."

Güldü,kahkaha sesleri gemide yankılanırken tayfası da ona katılmıştı.

"Yeter!"

Bağırdığımda tayfası sussa da Davy Jones hala gülüyordu.Kılıçlarımızı birbirimize doğrultmuş öylece birbirimize bakıyorduk.

Tek kaşını kaldırdı.

"Altın kadehler mi?"

"Evet."

"Onları neden istiyorsun?"

San'a baktığımda kafasını iki yana salladı.Onu dinlemedim ve önüme döndüm.

"Gençlik Pınarı'yla bir alakası var."

Kılıcını üzerimden çekti.

"Gençlik Pınarı mı?"

Kafamı salladığımda kılıcın ucunu yere sabitleyip ellerini üzerinde birleştirdi.

"O şey gerçek mi?"

"Bilmiyorum."

"Bilmediğin şeyin peşinden mi gidiyorsun?"

Kılıcımın ucunu göğsüne değdirdiğimde tayfası oklarını üzerime doğrulmuştu.Tayfam kılıçla etrafımı sararken iki taraf karşı karşıyaydı.

Fire and rose | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin