Parşömen parçasını kutuya koyup prensin eline tutuşturdum.Odadan çıkıp büyücünün kaldığı odaya girdim ve ayaktaki bedenini duvara yasladım.Ellerim yakasını bulduğunda sıkı sıkı tuttum.
"Seokjin'e burada olduğumuzu sen mi haber verdin?"
"Bayım!"
Prens kolumu tutup çekmeye çalıştığında büyücünün yakasındaki ellerimi sıklaştırdım.
"Burada olduğumuzu nereden biliyordu?"
Ela gözleri parlamaya başladığında ellerimde hissettiğim acıyla geri çektim.İki elimde de yanma hissi vardı.Yüzümü buruşturup ellerime baktım.
"Bana n-ne yapıyorsun?"
Yere oturup ellerimdeki acının geçmesini beklemeye başladım fakat giderek artıyordu.İki elim açık bir şekilde öylece kalmıştım.Prens büyücünün önünde durdu.
"Yapma."
Parlayan gözleri hala üzerimdeydi.Bir süre kıvranmamı izlediğinde prens tekrar konuştu.
"Canı acıyor,lütfen."
Bakışlarını bir an prense çevirdikten sonra yine bana döndü.Gözlerinin parlaklığı sönerken ellerimdeki acı geçmişti.Prens yanıma oturup ellerimi tuttu.
"Bayım iyi misiniz?"
"İyiyim."
Ayağa kalkıp odadan çıkmadan önce ona baktım.Keskin bakışları üzerimdeyken çıkıp diğer odalara tek tek girerek geceden kalma tayfayı uyandırdım.
"Herkes uyansın ve aşağı insin!"
Bağırdığımda hepsi yerinde sıçrayarak uyandı.
"Hemen!"
Hızlı adımlarla çıkıp odama girerek ceketimi giydim.Şapkamı takıp koridorda adımlarken ayılmaya çalışan tayfam peşimden geldi.Merdivenlerden indiğimde hanın kapısına gidip prensin pelerinini aldım.
Arkamı döndüğümde elindeki kutuyla öylece beklediğini gördüm.Yanına ilerleyip pelerinini üzerine geçirdim ve bağladım.
"O da bizimle gelecek mi?"
Kafasıyla işaret ettiği yere baktım.Büyücü merdivenlerden inerken bakışlarımız birbirini buldu..Gözlerimi ondan çekmeden cevap verdim.
"Elbette hayır."
Büyücü söylediğim şeye yan bir şekilde gülümsedi.Tayfadaki herkes bir anda etrafıma toplanınca prensin elindeki kutudan kolyeyi çıkardım.
Shamy "Chungha" diyince herkesin bakışları kolyedeydi.
"Seokjin Chungha'yı bulmuş."
Bakışlarımı tayfadakilerin üzerinde gezdirdim.
"Gidip onu alacağım.Gelmek istemeyen kimseyi zorlamayacağım."
"Elbette geliyoruz."
Jisung tayfaya baktığında hepsi kafasını salladı.San'a döndüm.
"O halde hemen gidelim."
Yaver prensin yanına yaklaştı.
"Prens Min."
"Kaptanı duydun,gidiyoruz Wooyoung."
Bana bakıp gülümsediğinde ben de ona gülümsedim.Herkesin bakışlarının üzerimizde olduğunu fark edince önüme döndüm.
İşaret ettiğimde hanın kapısından çıkmaya başladılar.En son prens ve ben kalmıştık.Çıkacağım sırada kolumu tuttu.Dönüp ona baktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire and rose | Sope
FanfictionKralın emriyle ganimetlerine el konulan korsan red head öfkelenir ve anlaşma için prensi kaçırmaya karar verir. "İkimiz de kırmızıyız fakat farklı tonlarıyız.Ben yakıcı ve yıkıcı bir ateşim,sen ise gül kadar zarif ve narinsin."