Yoongi
Limana gelene kadar kafamı kaldırıp bakmak gelmedi içimden.Göreceğim yüz Bay Jung'un yüzü değilse bir önemi yoktu.
Bu kalabalıkta onu görebileceğimi de sanmıyordum.Hem görsem ne olacaktı ki?Ona bakamazdım.Artık ondan uzak durmalıydım.
Saraydan çıkarken pencereme bakmıştı.Bir umut beni görmek istemişti değil mi?
Elimi cama koyup yüzüne dokunmuştum halbuki,hiç mi hissetmemişti?
Gemi hareket etmeye başladığında limandan uzaklaşırken son kez baktım ve gözlerimi kapattım.
"Hoşçakalın Bay Jung."
Abim ve Kral Zhuang konuşmaya başladığında gözlerimi açıp güvertede yürüdüm.Seslerini işitmeye bile tahammülüm yoktu.Wooyoung da peşimden geldiğinde merdivenlerden indim.Kral Zhuang'ın yaveri kamaramı gösterdiğinde kapının önünde durdum.
Geniş bir yatak,dolap,kıyafetler ve masa olan bu kamara özenle yerleştirilmişti.
Güldüm.
Bay Jung'un kamarası buradan bin kat daha güzeldi.Yarısı çatlamış ayna,yumuşak yatağı,battaniyeleri,bana bol gelecek güzel gömlekleri ve küçük tahta masası...
İçeri adımlayıp aynanın önünde durdum ve kendime baktım.Gömleğini çıkarıp dolabımda saklamıştım.Ondan kalan tek şey gömleğiydi ve bir şey olmamalıydı.
Üzerimde kırmızı gömlek,siyah pantolon,belime sarılı siyah kuşak ve siyah pelerinim vardı.Bakışlarımı aynadan çekip yatağa oturdum.Wooyoung yanıma oturduğunda gözümden bir damla yaş düştü.
Zorlukla yutkundum.
"Onu göremedim."
"Prens Min..."
Elimi tuttuğunda gözyaşımı sildim.
"Artık yapılacak tek bir şey var."
"Onu unutmak."
"Hayır" bakışlarımı Wooyoung'a çevirdim.
"Gözümü her kapattığımda onu görüyorken,gömleğini her kokladığımda kokusunu duyuyorken,kalbim her an onun için çarpıyorken nasıl unutabilirim?"
"Fakat-"
"Fakat biliyorum.Ondan uzak duracağım ve bu aşkı içimde yaşayacağım."
"Lütfen böyle yapmayın."
Ayağa kalkıp pelerinimi çıkarttım ve yatağın örtüsünü kaldırdım.
"Biraz uyumak istiyorum."
Yatağın kenarından kalkıp kafasını salladı.
"Pekala efendim."
Kamaradan çıktığında kendimi yatağa atıp örtüyü kafama kadar çektim.Göz yaşlarım akarken olabildiğince sessiz olmaya çalıştım.
Bir süre sonra zor da olsa kendimi uykuya bıraktım.
---
Gözlerimi açtığımda duyduğum seslerle yatakta doğruldum.Kalkıp pelerinimi giydim ve kamaradan çıktım.Yemek için masayı hazırlayan hizmetlilerle göz göze geldiğimde selam verip merdivenlere yöneldim.Güverteye çıktığımda etrafa bakındım.
Hava kararmaya başlıyordu.Abim ve Kral Zhuang hararetli bir konuşmanın içindeyken onlardan kaçınıp güvertede yürümeye başladım.
Geminin kıçına olan yürümem biraz sürmüştü.Bu gemi siyah inciden daha büyüktü fakat onun kadar gösterişli ve güzel değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire and rose | Sope
FanfictionKralın emriyle ganimetlerine el konulan korsan red head öfkelenir ve anlaşma için prensi kaçırmaya karar verir. "İkimiz de kırmızıyız fakat farklı tonlarıyız.Ben yakıcı ve yıkıcı bir ateşim,sen ise gül kadar zarif ve narinsin."