Hoseok
Emily Yoongi'yi gemiye çıkardığında ben de tüm gücümle San'ı tuttum.Gelmek istemese de zorla onunla yüzdüm.Gemiye tutunduğumda kolumdan kurtulmaya çalıştı.
"Bırak beni!"
Dolu gözlerimle kafamı iki yana salladım.
"San-"
"Onu götürüyor!"
Direnmeye devam ettiğinde buruşuklardan ikisi denize atladı.San'ı tutup çıktıklarında peşlerinden gittim.Güverteye adım attığımızda öylece duran Yoongi'ye baktım.
Yanına adımlayıp önüne geçtim fakat yüzüme bakmamıştı.Omzuma gelen bakışları üzerimdeydi.Ellerine baktığımda ikisini de sıktığını gördüm.
Sessizce inci tanelerini dökerken ellerini tuttum.
"Yoongi bana bak."
Bakışlarını bana çevirdiğinde ellerimi yüzüne koydum.Dudaklarını hafifçe araladı.
"Wooyoung..."
Sessizce bu kelime döküldü dudaklarından.Ağlamaya devam ettiğinde kollarımı bedenine sardım.Titremeye başladı kollarımın arasında.
Ağlamamak için dişlerimi sıktım.Yoongi ve San için güçlü kalmalıydım.Kollarını yavaşça sırtıma sardı.Kafasını göğsüme yaslayıp ağlamaya devam etti.
Kısa bir süre sonra kolları sırtımdan düştüğünde bacakları da gücünü kaybetti.Yavaşça yere oturup onu kucağıma çektim.Bir eli gömleğimi bulduğunda olabildiğince sıktı.
Nefes alması zorlaşmıştı ve gözleri kapanmaya yakındı.
"Yoongi."
Kafasını kaldırıp yüzüme baktı.İnci taneleri akmaya devam ederken gömleğimi tutan eli gevşedi,bedeni kucağıma yığılıverdi.Gözleri kapandığında onu sıkıca tutup ayağa kalktım.
Siyah incinin güvertesinde hızlı adımlarla yürüyerek merdivenlerden aşağı indim.Kamarama girdiğimde onu yatağa yatırarak gömleğinin birkaç düğmesini açtım.Kulağımı göğsüne yasladığımda rahat nefes alamadığını anladım.
Dolu gözlerimle kafamı kaldırıp elini tuttum.Diğer elimle saçlarını ayırıp alnına bir öpücük kondurdum.Birkaç damla gözyaşım akarken elini iki elimin arasına alıp alnımı yasladım.
Küçüğümün yaşadığı bu acıyı nasıl kaldıracağını düşünmeye başladım.
---
Nefesleri yavaş yavaş düzene girmeye başlıyordu fakat hala uyuyordu.Duyduğum gürültüyle tuttuğum elini öperek yavaşça bıraktım ve ayağa kalkıp kamaradan çıktım.
Karşıdaki kapıya baktığımda üzerinde anahtar olduğunu gördüm.Sola döndüğümde Manhi'yi görmemle seslendim.
"Bu kapı neden kilitli?"
Manhi durup arkasına baktıktan sonra yanıma yürüdü.
"San gitmeye çalışıyor,aklımıza başka bir şey gelmedi."
Kafamı salladığımda yürümeye devam etti.Anahtarı çevirip derin bir nefes aldım.Kapıyı açıp içeri girer girmez yüzüme yediğim yumrukla geriye sendeledim.
"Neden beni bırakmadın?!"
Elimi burnuma götürdüğümde kanadığını gördüm.San akan gözyaşlarıyla karşımdayken elimi burnumdan indirdim.
"San-"
İkinci yumruğu atacağı sırada elini tuttum.Gözlerinde öfke vardı.
"Senin yüzünden ona yetişemedim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire and rose | Sope
FanficKralın emriyle ganimetlerine el konulan korsan red head öfkelenir ve anlaşma için prensi kaçırmaya karar verir. "İkimiz de kırmızıyız fakat farklı tonlarıyız.Ben yakıcı ve yıkıcı bir ateşim,sen ise gül kadar zarif ve narinsin."