29.BÖLÜM

12.7K 1.3K 48
                                    

Multimedia - Aşkım

"Yavaş yavaş ölüyoruz" dedi kaplumbağa..
"Haklısın" dedi kelebek.Ne uzun bir gün.......!

AŞKIM'DAN...

Yavaş adımlarla Ömer'in odasına girdim.Anahtarı benden başka kimsede yoktu.Çünkü o odaya girmelerini istemiyordum.Herşey tıpkı Ömer'imin bıraktığı gibi kalmalıydı.Tıpkı şuan olduğu gibi.

Arkamdan kapıyı usulca kapattım.Kalbimin neden atmadığına bende anlam veremiyordum?Nefesimi düzene kâtıp odanın ortasına doğru yürüdüm.Kendimde yıllardır bulamadığım cesareti bugün bulmuştum.Sırtımı kapıya yaslayıp gözlerimi kapattım.

Sakin olmalıydım.Onun öldüğüne kendimi inandırmak zorundaydım.O artık yok!Beynimde yıllardır yankılanan sesi susturmalıydım.Bunuda ancak gerçekleri kabullenerek yapabilirdim.Tıpkı şuan olduğu gibi...

Adımlarımı sakin bir şekilde atıyordum.Sanki ses çıkarsam biri uyanacak."Hayır o artık uyanmayacak!Bu oda boş Aşkım!Senden başka kimse yok!"

Sessizce söylene söylene çalışma masasına doğru ilerledim.Masanın üstünde dağınık ders kitapları vardı.Masanın üstünde bulunan Ömer'in kurşun kalemini aldım.Biraz inceledikten sonra dudaklarıma götürüp öptüm.O narin parmakları değmişti buna.

Ona ders anlattığım sıralar,kalemini ısırıp dururdu.Tıpkı şuan olduğu gibi.Kurşun kalem ısırık izleriyle doluydu.

Hiç haz etmezdi ona ders anlatmamdan.Gururuna yediremezdi benim ondan daha bilgili olduğumu.Az kavga etmemiştik bu yüzden.Aklımda canlanan geçmiş yüzümde buruk bir tebessüme yol açtı.

Kalemine ufak bir öpūcūk daha kondurup yerine bıraktım.Tıpkı onun bıraktığı gibi.Hiçbirşeyin bozulmasını istemiyordum.Herşey onun bıraktığı gibi kalmalı.

Odası siyah ve beyaz renklerle dizayn edilmişti.Çok severdi bu renklerin uyumunu.Belkide koyu beşiktaşlı olduğundandır.

Perdelerin siyah fonlarını çekmişlerdi.Oda güneş almıyordu.Haliyle heryer kapalı olduğundan havada.Biraz tozlanmıştı odası.Aslında biraz az kalır,baya tozlanmıştı.

Giysi dolabına doğru yürüdüm. Adımlarımı ufak ufak atıyordum.Daha doğrusu ayaklarım yorgun düşmüş bedenimi taşımak da zorluk çekiyordu.

Dolabını açıp içinde dizili olan kiyafetlerinde elimi gezdirdim.İçinden siyah bir tişört çıkardım.Ben ona almıştım bu tişörtü.Ne kadar da çok yakışıyor du ona.

Elime aldığım tişörtü koklamaya başladım. Ömer'imin kokusunu hiçbir zaman unutmamıştım,tıpkı şuan olduğu gibi.. Bunu ben almıştım ona.Kendisi pek alışveriş yapmayı sevmezdi.Bende hoşuma giden herşeyi alırdım ona.Ne kadar beğenmedim desede giyiyordu.

Üzerimde siyah bir tayt ve kışlık bir kazak vardı.(Multimedia)Elime almış olduğum siyah tişörtü üzerime geçirdim.Açık olan saçlarımı tişörtün altından çıkarıp üstüne bıraktım.

Aynadaki görüntüme baktım.Ama aynadaki ben değildim!Aynadaki Ömer'di!Bu tişörtü o giymiş ve bana gūlūmsūyordu.
Parmaklarımı Ömer'in aynadaki yansımasında gezdirdim.Hiç değişmemiş benim yakışıklı kardeşim.Hemde hiç.Kalbimin üzerine oturan taşı hissede biliyordum.O kadar ağır bir taş ki,kalbimin atmasına engel olacak kadar...Nefesimi kesecek kadar...

"Gitme ablacım!Benim seni bulamayacağım yerlere gitme Ömer'im! "

Sonunda dilim kalbime tercüman olmuştu.Gözlerimden akan yaşları umursamadan sessiz sessiz konuşuyordum aynayla.Derin bir nefes aldım.Kalbimdeki yükü atmak istercesine.

KALP AĞRISI #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin